30 Nisan 2009 Perşembe

O gün...


Santimetrekareme düşen yağış miktarı astronomik rakamlara ulaşmıştı. Sabahtan beri başıma gelen aksilikleri unutmak ve bir an önce eve varmak istiyordum. Vapurdan inip dolmuş durağına doğru ilerledim. Yolun kapatılmış olduğunu fark etmem çok sürmedi. Oysa çok sürmemesi gereken şey eve gitmemdi. Herhangi bir cinayet işlemeden evde olabilmek gibi çok insani bir duygu adına mücadele ediyordum. Etrafta bir sürü çeşit ve ebatta polis vardı. Fosforlu yağmurluğunun arkasında trafik polisi yazan birini gözüme kestirdim ancak nasıl sesleneceğimi bilemedim. Bu esnada kafama düşen iri ve semiz yağmur damlaları acele etmem gerektiğini söylüyordu. Gelişine koyverdim;


-Trafik polisiiiiii! Heeyyy! Bakar mısınız?


Bakmadı. Kendisini arkadan dürtmek zorunda kaldım. Bu sefer baktı.


-Harbiye’ye nasıl gidebilirim acaba?

Soru netti. Cevap da öyle oldu.

-İnanır mısınız ben de bilmiyorum.


İnanırdım. O suratın herhangi bir şey bilmesi ihtimal dâhilinde değildi. En son öğrendiği şey “karşıdan karşıya geçerken önce sola, sonra sağa, sonra tekrar sola bakmalıyız” bilgisi gibi görünmekteydi. Bu da onu meslek sahibi yapmıştı işte. İçimdeki çaçaron, önyargının kitabını yazıyordu. Yağmur benimle dalga geçiyordu. Hiç komik değildi. Yine de gülümsemeye çalışarak teşekkür ettim. Çünkü bir süre önce hanfendi bir insan olmaya karar vermiştim ve bir yağmurla pes etmeyecektim. Rotamı Karayolları Hareket Amirliğine çevirdim.


İstanbul kuşatma altındaydı. Çeşitli boy ve ebatlardaki polisler, gazete kâğıtlarını katlayıp keserek elde ettiğimiz o el ele tutuşan mutlu adamlar gibi birer kulaçlık aralıklarla caddeler boyu sıralanmışlardı. Etrafta tek bir araç bile görünmüyordu ama endişelenmiyordum.

Birazdan Garp Cephesinin en babacan komutanıyla karşılaşacaktım. Karayolları Hareket Amiri beni bağrına basıp önce bir bardak sıcak çay ikram edecek, ben çayımı yudumlarken afili bir ıslıkla 30M’lerden birini ayaklarımın önüne serecek, hiç olmadı bir taksi çağıracaktı. Çok umutluydum. Umutlu ve ıslaktım. Cama tıklattım. Komutanım karargâhında elektrik sobasını açmış çay içiyordu. Beni iplemeyen yüz ifadesini savaş yorgunluğuna verdim ve eve nasıl gideceğimi sordum.


-Valla bütün yollar kapalı. Anca yürüyerek gidersin.


O anda her şey durdu. Havada asılı kalan yağmur damlalarına baktım. Trafiğe kapatılmış yola baktım. Harbiye yokuşuna baktım. El ele tutuşan polis konvoyunun en başındaki “yürüyerek” dedi.

Sonra yanındaki…

Ve sonra onun yanındaki…

Barbaros Caddesi boyunca her bir polisin ayrı ayrı ve uzaklaştıkça boğuklaşan bir sesle “yürüyerek” demesini bekledim.

“Lavuk musunuz lan hepiniz, şaka mı yapıyorsunuz laaağğğnnn!” diye bağıran biri vardı. Hasssiktir. Bu bendim. Yağmur, üzerimdeki hanfendi kostümünü eritmeye başlamıştı. Islandıkça çirkefleşiyordum.


Üstelik tüm bunların yanı sıra artık kadraja çiş de girmişti…


21 yorum:

kaba şimşek dedi ki...

nası olsa ortam yaş salıvereydin lksdfjlsdkjfls

Aylin Balboa dedi ki...

Salıvereydim orda, dutma diyeydim.
Benim yüzümdeeeeeeennnnnnn!

kaba şimşek dedi ki...

insanlar büyüyünce hacetleri de büyür mü?

Aylin Balboa dedi ki...

ahuahahuaha

Gerizekalı!!

kaba şimşek dedi ki...

yok, gerizekalı olan çocuun amcasıydı diye hatırlıyorum ben. gerçi ağlamaktan gözüm çıkmıştı tam da göremedim ben o filmi :(

Aylin Balboa dedi ki...

Mutluyuz biz de mi be Kaba?

kaba şimşek dedi ki...

biz de mi?

Aylin Balboa dedi ki...

Resmen dahi anlamındasın bu gece. A şapkalı. Ascıı kodlarından uzak bir teknoloji kullanıyorum. Çünkü çok fakiriz biz :(

kaba şimşek dedi ki...

ya bu fakirler hep fakirlik zor felan diyolar gerçekten zor mu o kadar? yani ne bilim paramızı nasıl değerlendirelim, efendim yok borsa düştü, faiz fırladı gibi dertleriniz yok sonuçta, neden zor olsun ki hayat size? anlamıyorum ben. sanki hafif şımarıklık ediyosunuz siz yaa.

Aylin Balboa dedi ki...

Onlar sonradan görme fakirler. Biz taa atadan dededen beri fakir olduğumuz için öyle şımarıklıklarımız yok çok şükür.

kaba şimşek dedi ki...

işte bu yaa. sindirmek mühim olan. tebrik ediyorum aileni bu vesileyle. yüzyıllardır istikrarlı bir şekilde fakir kalıp, senin bu kültürü özümsemeni sağladıkları için!

Aylin Balboa dedi ki...

Bu uğurda ne gerekiyorsa yaptılar. Yemediler yedirmediler, giymediler giydirmediler. Fakirliğimiz sürsün diye dışarıya kız vermediler. Akraba evliliğine karşı oldukları için içeri de kız vermediler. Benim sülalemin kızları hep evde kaldı. Ben de şimdi bu hususta onlara layık olmaya çalışıyorum. Ayıptır söylemesi Türkiye'nin ileri gelen fakirlerindeniz biz.

kaba şimşek dedi ki...

yaa mühim olan gönüller fakir olsun!

Aylin Balboa dedi ki...

Bir insan yeteri kadar çalışmazsa bir gün fakir olabilir. Ben buna inanıyorum.

kaba şimşek dedi ki...

bence ona o kadar emin olma ya. ben mesela yeteri kadar çalışmıyorum ama hayvan gibi zenginim!

Aylin Balboa dedi ki...

Ya işin aslı bizimkiler de eskisi kadar fakir değiller galiba artık. Eve renkli televizyon almışlar. Aile şerefimize halel getirecekler diye korkuyorum. En kısa zamanda yanlarına gittiğimde türlü şekil problemler çıkarıcam. Asi bir tarafım da var zira. Ama halele dikkat çekmek isterim. Halel yani.

kaba şimşek dedi ki...

ha o mu? onu biz verdik yaa o kadar büyütme bence. biz fuller fulu devcileyin bi eyçdi elsidi aldık da o sebepten eskisini sizinkilere vermiştik. rahat ol yani. halel gelmiş sayılmaz fukaralığınıza.

Aylin Balboa dedi ki...

Öyle iyi insanlarsınız ki..

kaba şimşek dedi ki...

ya baktık dünyalığı yapmışız ziyadesiyle, e dedik bari biraz da ahret için çalışalım. ondan yani o.

Gülden dedi ki...

valla yerim ki seni, 3 gündür oku oku bitiremedim yahu. fakirsin falan ama yerim yani. netim.

Aylin Balboa dedi ki...

Yeme de yanımda yat derdim ama kız bi insana benziyorsun. Olmaz. Laf olur.

Öperimdir.