8 Ocak 2010 Cuma

Cangıl

.
Her zamanki gibi işe geç kalmıştım ancak bu sefer o kadar geç kalmıştım ki çok geç kalmıştım yani. Bilim aşkıyla yanıp tutuşan biri olduğum için üstümü değiştirmekle zaman harcamadım. Kamuflaj niteliğinde uzun bir mont giyip çıktım. Yürüyerek 15 dakikada gidilecek yol için taksiye binmemden mütevellit taksiciyle kısa süreli bir hır-gür yaşadım. Bu duruma artık alışmıştım, üstünde durmadım. Şansım yaver gider de çalıştığım kata kimseyle karşılaşmadan ulaşabilirsem sorun yaşamayacaktım. Ama tahmin ettiğiniz gibi sayın okurlar, sorun yaşamasam şaşardım.

Müdür kapıda Gandalf gibi dikiliyordu. Ben geç kalmıştım. Üstelik aşortmanlarımlaydım. Durumu kurtarmak için “ehemehe günaydın” gibi bir şeyler zırvaladım. “Ne günaydını Entel hanım! Öğlen oldu” diye gürledi bu önce. Anlaşılan bu sefer sevimlilik yaparak yırtamayacaktım. “Ya işte alarm çalmamış” filan dedim. Bir yere varamadım. “Hayır yani” dedi, “bu kadar geç kalıyorsunuz madem” dedi, “bari” dedi, “insan gibi giyinseydiniz” dedi. Kemleri ve kümleri toparlayıp da doğru düzgün bir savunma cümlesi kuramadım. Henüz ilk sigaramı içmediğim için dilim uyuşuk uyuşuktu böyle. Şey dedi bu sonra, “zaten” dedi, “sizin bu kılık kıyafetinize bir çeki düzen vermeniz gerekiyor” dedi, “ben söylemeyeyim kendisi anlasın diyorum ama” dedi, “sizin anlayacağınız yok” dedi. Bugün heyheyleri üstündeydi. Ben zaten heyheylerle doğmuş biriydim. Şimdi cevap versem, ikimizin heyheyleri bir olup ortalık yerde halay çekmeye başlayacak, ben de belki işimden olacaktım. “Haklısınız” dedi biri. Dönüp arkama baktım ama kimse yoktu. Bendim. Ben demiştim. Bunu dediğime hayret etmiştim. Müdür de hayret etmişti. Elinde tuttuğu zafer meşalesini kolay kolay bırakmaya niyeti yoktu. “Yarın” dedi, “kontrol edeceğim.” “Senin ağzını yüzünü sikerim yavşak! Sen kim oluyorsun da beni kontrol ediyorsun! Kılık kıyafetimle mi iş yapıyorum burada! Sen böyle bir kafayı nerde bulacaksın suhufsuz!!” demedim. “Peki” dedim.

Müdür haklıydı. Gardırobumu iş hayatına bir türlü entegre edememiştim. En düzgün giyindiğim günlerde bile mutlaka bir yerden falso veriyordum. Takım elbise giysem altına spor ayakkabı giyiyordum. Ciddi görünüşlü bir entari giysem üstüne bir deri ceket geçiriyordum. Kural delmek için elimden geleni yapıyordum. Göze batıyordum. Göze batınca böyle sıkıntılar yaşıyordum. Böyle sıkıntılar yaşamak istemiyordum. Kimseyle muhatab olmak istemiyordum. Artık işe giderken insan gibi giyinmeye karar verdim. Çünkü müdür haklıydı. Ama döpiyes filan da insan haklarına aykırıydı. Abartmasındı.

İş kadını imajı için alış-verişe gittim. Hayatımda temiz bir sayfa açmak istiyordum. Ama bu alış-veriş işlerinden yılın %90’ı gibi bir oranda sıkılıyordum. Söylene söylene mağazaları gezmeye başladım. Son derece kararsızdım. Biraz beğenir gibi olduğum bir eteğe “etiketini sikiyim” dedim. Daha az beğenir gibi olduğum bir elbiseye “kemerine sokayım” dedim. Yaldır yaldır parlayan bir pantolona, boncuk boncuk ağlayan bir gömleğe ve topuk topuk yükselen bir ayakkabıya da muhtelif küfürler etmeyi ihmal etmedim. Girdiğim mağazalarda gördüklerine vurulan, bayılan, biten ve hasta olan kadınlar vardı. Beğendikleri bir şey için gerekirse birbirleriyle kavga ediyorlardı. Giyinme kabini önlerinde “çok yakıştııığ, sanki senin için yapılmış buuğ, manken gibi olduğğn” jargonuyla konuşuyorlardı. Dilimizde bu kadar çok yumuşak g olduğunu bilmiyordum. Nasıl ayak uyduracağımı bilmiyordum. Almam gereken hiçbir şeyi almak istemiyordum. Yorulmuştum.

Hasbelkader bir çantacıya girdim. Çanta kullanmayı sevmiyordum. Çantaları sevmiyordum. Boş boş bakınırken bir çantayı elime alıp etiketine baktım. 559 TL yazıyordu. “Oha amına koyim” dedim. “Efendim?” dedi. Tezgahtar elemandı bu. “Çok güzelmiş de onu şeyaptım” dedim. “O” dedi, “çok harika bir modeldir, hakiki deri”. Bu son kısmı söylerken hayretler içerisinde kalmamı ve o anda “bayılmamı” bekler bir ifadeyle hutbesine kısa bir ara verdi. Sığırların, sığırken bu kadar itibar görmeyip de ölünce derilerinin bu denli saygıyla anılmasının haksızlık olduğunu düşünüyordum. Kolumda ölü bir hayvanla gezmenin çok cazip bir şeymiş gibi gösterilmesini anlayamıyordum. Devam etti. O modelin büyük bir özenle tasarlandığından, hem şık hem avangard olan çift yönlü havasından, ellerindeki son ürün olduğundan filan bahsetti. Söyledikleri zerrece ilgimi çekmiyordu. Çantaya ihtiyacım yoktu. Bir an önce bu lavuktan paçayı kurtarıp gidip kendime tayyör almalıydım, ya da her ne boksa işte. Eleman, benim alıcı olmadığımı yüz ifademden anlamıştı ancak her şeye rağmen son kozunu da oynadı. “Üstelik %50 indirimde!”. İşte bu noktada “vurulmam” gerekiyordu. Oysa hala sağ salimdim. “Eee?” dedim. Gerçekten çok uyuz bir müşteriydim. “Yani” dedi ağzını yüzünü yamuşturup, “ihtiyacınız varsa kaçırmayın”. Tam “Yok!” diyecektim ki bir kadın, “O çantayı almıyorsanız bakabilir miyim? “diye seslendi. İşte tam da o anda biri, sanki içimdeki kablo bağlantılarının yerini değiştirdi.

Ne münasebetti! Ben bakıyordum. Alıcı alıcı bakıyordum. Hayatımda gördüğüm en güzel çantaydı bu. Derisi hakiki sığır derisiydi. Sığırlara sonsuz saygı duyan biriydim. Böyle özel bir tasarımı kaçıracak kadar deli değildim. Üstelik bu çanta hem şık hem avangarddı. Çift yönlü bir havası vardı. Adeta benim için yapılmıştı. Hem Allah’ın ne sevgili kuluymuşum ki ellerindeki son ürüne yetişmiştim. Bu şaheser, benim gibi biri varken o yelloza mı kalacaktı! Bir de %50 indirimdeyken.. İşe geç kalmam, müdürden fırça yemem filan hep bu çantaya ulaşmam için vesileydi aslında. Şerdeki hayırdı bu. Hayatımda hiçbir çantaya bu kadar ihtiyacım olmamıştı. O çanta olmadan yaşayamazdım. Vurulmuştum, bayılmıştım, bitmiştim. Hastasıydım o çantanın. O çanta benim olmazsa çıldırırdım.

“Alıyorum” dedim. Kadın hayata küstü. Tezgahtar yaşama sevinciyle doldu. Ben zaten mala bağlamıştım. Parayı öderken şuurum yerinde değildi. Çantayı alıp omzuma astım. Kasiyer kız “çok yakıştıığğ” dedi. Yumuşak g’ler benim de hayatıma girmişti.

Çıkarken aynaya baktım. Sığır omzumda mö’lüyordu. “Kızım Entel, manken gibi olduuuğn” dedi. Gülümsedim.

Bitti.
.

18 yorum:

götgürültüsü dedi ki...

heh
al başına belayı
şindi gidip herhangi bir tayyörü de alamazsın artık en az o inek kadar saygı gören bir angora tavsanı veya ipek böceği ,tiftik keçisi vs...:P bulman lazım

Unknown dedi ki...

bu konu toplumumuzun kanayan, sonra kabuk bağlayan sonra o kabuğun haylazca koparıldığı ve tekrar kanadığı sonra gene kabuk gene kopar gene kan, revan... pislik ya bu konu.
Peki bu konu ne ?

Müdür olacak çocuk bellidir. Misal benden değil müdür çocuğu bile olsun istemez Berdan Mardini ki benden de müdür FELAN olmaz zaten. Çünkü ben adamın halinden anlarım. Birinin karşısına geçip "İnsan gibi giyin" diyemem. Düşün ki ben müdür olmuşum her ay büyük ikramiye haberi ölçüsüyle 90438509853905839045309592058039485304 tane ekmek alabilecek kadar maaş alıyorum, karşımdaki kişinin sade bir çalışan olduğunu da bilirim. Faturalar bitiyor, gidilen mekanlardaki hesaplar başlıyor, hesaplar bitiyor buzdolabında nutellamızda olsun gerginliği başlıyor... Böyle ediliyor ay sonu. Bu can pazarında bir de ben çalışanın karşısına geçip "Oğlum neden Gucci'den bir takım almıyorsun da böyle zibidi gibi geliyorsun karşıma" dersem ve o çalışan beni dövmüyorsa hakikaten şaşarım. Demek ki nedir ?

Müdür olmanın birinci şartı : Empatisizlik.

Sonra dana derisi, keçi tüyü çantalar almak zorunda kalıyor bizim naif insanımız. Kaldı ki o yanına yanaşan kadın aslında dükkanın maaşlı elemanı ve maaş + bu "sen almazsan ben alırım" psikolojisiyle yılda 5000 çanta satılmasına sebeb olduğu takdirde alacağı prim + sodexho ile çalışan birisi.

Yazıklar olsun böyle das kapitale.

sami hazinses dedi ki...

sığır derisi çanta kullanan kadınlara karşı hep bir düşkünlüğüm, zaafım var.

fevkalade olağan dedi ki...

işe tulumla gitmek istiyorum.. mavi olsun.. kuru temizleme gerektirmesin.. üç ay giysem kirlenmesin.. kirlense de göstermesin.. gösterse de elletmesin.. yaşasın tulum giymek..

fevkalade olağan dedi ki...

ha bi de gerçekten 279 buçuk lira verip tek bi çanta aldıysan en sığır sığır sensinmişsindir..

SATILMIS PALAMUT dedi ki...

bravo on numara şaheser..

sutlukahve dedi ki...

entel niye ciddiye alıyon bu müdür denen adamı. bütün götlerin müdür olduğu bir dünyada müdürleri ciddiye alacak olsak daha kaaaaaç yüzbin liralar vermemiz gerekirdi o sığır çantalara ve bilimum aksesuarlara. geçmiş olsun diyor sana ve sığıra taziyelerimi iletiyorum. 279 buçuk lira mı yuh yani

PoLLy dedi ki...

döpiyes de yalan oldu tabe di mi? ama o kadar para verilip alınan bi çanta, eşofman üstünde bile güzel durmalı zannımca :)

mgntwmn dedi ki...

ben müdüre takılmadım. yukarda sutlukahve değinmiş zaten. (md. olsam da yapçak bişey yok:)bu modellere en güzeli ayrılırken kapak olacak bir hareket yapmak.
kadınların birbirlerinin ellerini yolarcasına mağazalara saldırması nasıl bir içgüdüdür_ iki aslanın yaralı geyiğe adım atmadan önce birbirlerine uzun uzun bakıp strateji belirlemesi gibi bakıyoruz birbirimize. ben de yapıyorum (henüz kan çıkartmamış olsam da) sonra da hayret ediyorum kendime. bir defasında hatunun biri elimi tırmalamıştı böyle bir uzun bakışmadan ve ürüne hamleden sonra.Ama en acısı o gazla aldığın bir ürünün eve geldiğinde verdiği pişmanlık:( geçmiş olsun!

ne ben olabildim ne de başkası dedi ki...

yav o kadar parayı verdin mi hakkaten bi çantaya?

Aylin Balboa dedi ki...

:/

birfincankahveiçinbirpenny dedi ki...

çanta için aksaray a ineceksin aynı modelin sığır derisi olmasada it derisinden ucuzunu alacaksın...ayrıca kadın kısmısına güzel giyinmekten daha kolay bir şey olduunu sanmıyorum (dikkat ettiysen yumuşak g leri bilerek kullanmıyorum, hep senin için), biraz dekolte biraz yırtmaç en paspal elbiseyle insanı kontes gibi gösteriyor erkeklere. ayrıca yukarıda değinildiği gibi göt olmayan, müdür olamaz. göt olunabilinir ama müdür olunamadığı durumlarda mevcuttur. müdür olup göt olmayan yüksek makamlarca kovulur. müdür olmak için birinci vasıftır götlük. ne çok göt kelimesi kullandım...beni bu c.tesi gününde işe çağıran göt yüzünden sanırım. hepsi birbirinden göt. dekoltemde kıllarımdan başka bir şey yok, bu göte fermuarımı açsam işe yarar mı?

Godsyndrome dedi ki...

hayatta inanmam lan hafız.Sen normal bir kadın davranışında bulunacaksın da gidip o paraya çanta alcan.Mümkün değil.280 milyonluk alkol mu aldın yoksa.Doğruyu söyle lan.Halk merak içinde.

Aylin Balboa dedi ki...

Şimdi şöyle birkaç konuya açıklık getirelim. Öncelikle ben müdürü seviyom yea. Çok iyi insan da ben hayvanım işte biraz. Vicdan sahibi bir hayvan olduğum için kendisi hakkında ileri geri düşünmenizi istemedim. İpneler.

Çanta meselesine gelirsek, elbette o çantayı almadım lan, sapık mısınız? Yazar orada, her kadının alış-veriş tongasına düşebileceğini göstermek için, imajını ayaklar altına almak pahasına kendini feda etmiştir.

Bu kadar.

Aylin Balboa dedi ki...

Godsy, tertip n'aber yea? :)

Aylin Balboa dedi ki...

Bilom, tulum çok iyi fikir la.

yancı bir kedi zenci dedi ki...

entel o çantaya verdiğin paraya hiç üzülme, hayat saçmalayınca güzel...

Godsyndrome dedi ki...

nolsun be hafız bir ay kandıranızda kaldım sakaryama geri dönüyorum.