.
Öğle yemeğinde "yaprak" sarma vardı. Ben yiyemedim.
Hemşire Nimet'in bir ziyaretçisi gelmişti. Adamın ağzı alnında olsa da yakışıklı sayılırdı. Nimet Hemşire, çayına süt, sesine işve katarak adama;
"Aaaa, bana Naymıt de amaaa" diyordu. O artık bir İngilizdi.
Anladım ki herkes kendini bir şey sanıyordu.
Ben herkesi bir şey sanıyordum.
Oysa kimse aslında o şey değildi.
Anladım ki ben hiçbir şey değildim.
Var değildim.
Yok değildim.
Hiç, hiç değildim.
Herkes beni ne sanıyorsa, işte ben o şey değildim.
Eğildim.
Ve sarma'dan arta kalan son yapraklarımı yerden topladım.
Artık ticaret yapmayacaktım.
.
3 Haziran 2009 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
8 yorum:
bir konuşmanın içine ne zaman "şey, var(lık), yok(luk)" girerse, arkana bakmadan oradan uzaklaşmalısın.
insanı verem eden şeyler bunlar.
Hiç(lik) de var, onu atlama. Kime sorsan hiçim diyor, nihilizm diyor, falan diyor filan diyor. Öyle şeylerden korkuyorum ben.
önce adam olsun onlar.
Bi de "adam gibi adam" diyenlerden korkuyorum.
korkularla yüzleşmek şart
şimdi şeyim.. öncelikle dr um'un dr unuz'a çok selamı varmış.. söyliyim de vebali üstümden kalksın..
sonralıkla o ticaret işi zaten yaştı.. herkesler herbişeylerini übermarketlerden alıyo.. küçük esnaf yandım allah çekiyo.. devirde en temizi devlet kapısı.. en temizinden biraz daha temizi koca kapısı..
şeyli mevzuya gelince.. ben o kısmı pek şeyedemedim.. çok şey bişeymiş.. şey işte..
O kapılar biraz cereyan yaptığı için bende muhtelif tutulmalara sebep oluyor biladerim. Sonra bal sürüyorum geçiyor. Bal her derde deva. 3000 yıl bozulmuyormuş. Bence çok ilginç. Sence de çok ilginç.
Bi de o dediğin kısmı ben de çok şeyedemedim aslında. Şeyetsem öyle şeyetmezdim zaten.
eskiden komşuluk vardı!
Yorum Gönder