15 Kasım 2009 Pazar

Oto-büs!

.
“Kızım kayar mısın?” dedi.

Gömüldüğüm romanın arasında hangi gezegende yaşadığımı bile unutmuşken böyle bir soruyu anlamlandırmam güç oldu. “Kaymam” dedim. Adam belli ki bu cevabı beklemiyordu. “Şunu uzatır mısınız?”dan sonraki en normal toplu taşıma repliği olan bu soru, çoğu zaman bir cevap bile gerektirmeden söylenene riayet etmekle noktalanırdı. İtirazıma bir gerekçe göstermeliydim. “Ben daha önce inicem” dedim. Böylece, adamın nerede ineceğini bilmememe rağmen iddialı tavrım sayesinde oturduğum koltuğu hak etmiş oldum. Aslında koltukla duygusal bir bağım yoktu, sadece adamın onca boş yer varken yanıma oturmak istemesine uyuz olmuştum.

Parmak uçlarına basarak yürüyünce uzayda daha az yer kaplandığına dair yaygın inanışın temsili sofistike hareketlerle yan tarafıma geçen bu adam bir amcaydı ve götü koltuğa kavuşur kavuşmaz bana dönüp bir şeyler anlatmaya başladı. “Her türlü iletişime kapalıyım” mesajı vermek için elimde tuttuğum kalkan niteliğindeki kitap, amcanın hiç sikinde değildi. Kısa bir girizgahtan sonra, “Alacaklılarımdan alacaklarımı alabilsem alacaklarımı alıcam ama alamıyorum ki” gibisinden bir cümle kurdu. Daha önce “almak” kökünden türetilen bu kadar çok kelimeyle aynı cümle içinde karşılaşmamıştım. Bunların “almak” kökünden geldiğine de emin değildim. Belki de amca böyle bir cümleyi hiç kurmamıştı. Ama kesin olan bir şey vardı, o da amcanın dertli olduğuydu.

Kısa bir süre önce, kendim üzerinde yapılan deneylerin de etkisiyle dert paratoneri olduğumu keşfetmiştim. Etrafımdaki insanlar, tanıdık olsun olmasın, çenelerini açar açmaz bütün sıkıntılarını üzerime boca ediyor ve her şeyi düzeltecek cümleler kurmamı bekliyorlardı. Elimde bir sihirli değnek tuttuğum izlenimini nasıl oluşturduğumu bilmiyordum. O dertleri topraklayacak bir mekanizmaya sahip değildim. Ve Allah biliyor ya, bir değneğim olsa o değneği alır…… Neyse.

Amca, her yeni durakta paragraf başı yapıp başka bir alacaklısından bahsediyordu. Yol uzadıkça dolandırılma miktarı ve dolayısıyla dert artıyor, çare azalıyordu. Ben, nereye varacağını bilmediğim bu grafikteki koordinat düzlemiydim. X’ler ve Y’ler, ellerini kollarını sallaya sallaya yanımdan geçerken amcanın yüz ifadesi daha da dokunaklı bir hal alıyor, bu sebeple de inanmayacaksınız ama içim kıyılıyordu. Yaşlı ve çaresiz insanlara karşı oldum olası bir zaafım vardı.

Ben amcacığımın anlattıklarına “hı-hı”, “tabi”, “hayat..” gibi gayet sikko tepkiler verirken amca birden Keynes’in tüketim teorisinden bahsetmeye başladı. Onca anlatılandan sonra kafamdaki vantilatör kayışının* yandığına karar verip hayal gördüğümü sandım. Çünkü kullandığı terimler bir amca için fazla bilimseldi. Ama amcam konuşmasını makro ve mikro iktisat politikalarıyla taçlandırıp Say Kanunu’yla iyi bir orta yaptıktan sonra Kardinal Fayda ile topu ağlara gönderince “nasıl bir senaryonun ortasına düştüm lan” diye endişelenmeye başladım. Az önceki dertli amca gitmiş, yerine adeta bir ekonomi gurusu gelmişti. Bu arada civardaki birkaç yolcu sık sık bize bakıp aralarında fısıldaşıyorlardı. Amca, onlara da acayip görünüyor olmalıydı. Neyse ki birkaç durak sonra tüm bu saçmalıktan kurtulacaktım.

“Kızım kayar mısın?” dedi.

Otobüse yeni binmiş bir teyzeydi bu. Bana diyor olamazdı. Arkama baktım. Arkama da diyor olamazdı çünkü oradaki koltuklar da doluydu. Kadın bakışlarını üstüme saplayıp “kaysana oturucam!” diye sert yaptı. Aklım yerinden çıkmak üzereydi. Yanımda bir amca olduğunu görmüyor muydu? Yoksa görmüyor muydu? Lan yoksa yanımda kimse yok muydu!!! İçimden olduğunu sandığım ama dışıma da taştığını anladığım koca bir “hassiktiiir” çektim. Demek kaderde şizoya bağlamak da vardı.

Anladığım kadarıyla asabi teyzenin yakını olan başka bir teyze kadının koluna girip onu başka bir yere oturttu ama benim için onların rolü bitmişti zaten. Ben yanımdaki amcaya dehşetengiz gözlerle bakıyor ve onun yokluğuna kendimi ikna etmeye çalışıyordum. Onca boş yer varken yanıma oturmasından işi uyanmasam da iktisat miktisat işlerine girince onun gerçek olmadığını anlamalıydım. İyi de hayal arkadaşım niye bir amcaydı ve nasıl bu kadar bilmediğim şeylerden bahsedebiliyordu ve yani aslında ben bunları nerden biliyordum? Bekleme salonu televizyonlarında açık kalan ekonomi kanallarından fark etmeden mi öğrenmiştim bunları acaba? Ne biçim amına koduğumunun bilinçaltıydı lan bu!

Yeni akıl hastalığımı hazmetmem kolay olmayacaktı ve ben artık bir an önce evime varmak istiyordum. İnmem gerekenden bir durak evvel kalktım ve kapıya yöneldim. Belki biraz yürümek bana iyi gelirdi. Böylelikle durumu daha iyi değerlendirebilirdim. Amcam arkamdan “memnun oldum kızım” diye seslendi. Dışımdan bir cevap vererek fısıldaşanlara kendimi daha fazla rezil etmek istemedim ama içimden “seni bulacağm olum” dedim.

Tam kapıdan inerken asabi teyzenin yakını olan teyze omzumdan tutup “kusura bakma evladım, ablamın sinirleri bozuk bu ara, bazen böyle saçmalıyor işte, o yanınızdaki adama da çok ayıp oldu ama hoş görün artık” diyerek özürler diledi.


Uzunca bir süre toplu taşıma araçlarına binmemeye karar verdim.
.
.

28 yorum:

Aylin Balboa dedi ki...

Vantilatör kayışındaki *'dan biloma selam ederim ::

Adsız dedi ki...

ohaa baya iyi dayanmışsın ama kayış yanmış resmen bi ara okurken ben bile hassktrr dedm :D Kısa film senaryosu olur bundan, öykü hazır :P

fevkalade olağan dedi ki...

bi okuyucunun duygularıyla bu denli oynanmaz.. amca var mı yok mu.. koltuk boş mu dolu mu.. teyze var mı yok mu.. varsa teyze amcanın nesi oluyo.. aralarında bi elettiriklenme oldu mu.. hep cevaplansın bunlar..

bi de aleykümselam..

fevkalade olağan dedi ki...

:: bunu unutmuşum..

POSTACI dedi ki...

Amca olmasaydı bile ben olduğuna inanırdım Dantel. Ne hissettiğini anlar, hep yanında olurdum. Arkadaş ortamımda hep hor görüldüm, alay konusu oldum ben de en nihayetinde. Çağıl'ın aslında olmadığını bile iddia ettiler.
Ahuhaha hayır, dert anlatmıyorum. Başarısız bi giriş paragrafı yazdım sadece. Şimdi asıl söylemek istediğim şeye geliyorum. Ya o asabi teyze yoktuduysa ve asabi teyzenin kardeşi olduğunu iddia ettiği kadın, seninle aynı frekansa girmeyi başarabilmiş kaçık bi teyzeyse? Ha? Hı?

Aylin Balboa dedi ki...

Dolphin; neden olmasın ;)

Bilom; herkes var bilom raad. Ama yazıyı göümün kenarına dayanarak yazdığımı belirtmeliyim. Yaşanmadı yani bunlar, hepsi kafamın içinde. Sonra millet bikbik edip duruyor.

Cerenimo; la kafamı karıştırma bi dur! Karakterleri sakinleştirene kadar canım çıktı zaten. Bi de şey dicem, yani Çağıl'ı atlatabildiysen, diyorum ki, Mehtap'la ilgili gerçekleri konuşmanın zamanı geldi artık :/

Serdar Nalçakar dedi ki...

bbir akbil bedeliyle bu kadar macera yaşamak... bu, bu adaletsizlik..

PoLLy dedi ki...

enteresaaannn...
teyze tırtlakmış, ben ona içerledim.. bu hikayede, sen tırtmalıymışsın gibiydi halbuki...
:)

POSTACI dedi ki...

Ahahahhahahaaha

Konuşalım. Konuşalım tabii. Ama Mehtap da olsun.

dikkatsiz okur dedi ki...

bi dakka bi dakka tam aslında dantelin olmayabileceğini düşünürken ben nerden çıktım yahu? yoksa ben mi yokum?
bunların cevapları çok korkutucu!

kaba şimşek dedi ki...

o değil de rahmetli keynes ibneydi la :/ ibneliğin lüzumu yok halbuse!

kezban paris'te dedi ki...

benimle ilgili gerçekler hakkında da konuşun bence.

Aylin Balboa dedi ki...

Seninle ilgili hislerim gerçek olamayacak kadar güzel lö Paği :/

Aylin Balboa dedi ki...

Benim tırtlamamı normal karşılayan sevgili Polly; sihirli değnekle ilgili planlarımı hatırlatmak isterim.

Potati karşim; akbil kafası diyoruz biz buna. Ama bir biletle bu kafaya gelmek zor. Bende biraz overdoz durumu vardı o esnada. İçimden fülülüyodum mütemadiyen.

Mhtp; korkma yavrum, acımayacak.

Aylin Balboa dedi ki...

Kaba la, çok canım sıkılıyo olum :/

kaba şimşek dedi ki...

herkese insan gibi cevap verip, bana gelince canının sıkılması... :((

Aylin Balboa dedi ki...

Böyle karmaşık kurmaşık cevap yazmak da ne şahaneymiş. İstediğim gibi yazarım di mi yani, mekan benim nihayetinde. Bilom dedi ki "çok kral mekanın var bilom" dedi zaten. Bi de ibneliğin lüzumu yok demek çok güzel. Yok yani.

Şimdi sağ alttan Gtalk'um Kaba'nın yorum yazdığını söyledi. Ama şu anda okumak istemiyorum. Sürpriz olsun. ehi. Birazdan gelicem ulan günlük.

Aylin Balboa dedi ki...

Bu kadar hassas olman bazen beni şaşırtmıyor değil. Kaba, inceliğin lüzumu yok auhauahuh.

kaba şimşek dedi ki...

ama ben lüzumsuz işleri sevdim oldum olası!

Aylin Balboa dedi ki...

Var öyle armut bir tarafın evet.

Ama bi de şöyle düşünelim; o diğerlerinin hiçbirisi benim can sıkıntıma çare değil şu anda. Beni bir sen anlarsın. Ne biliyim, şakalı video linklemek olsun, komikli resim yollamak olsun filan..

Düşününce bile kanım çekildi la.

kaba şimşek dedi ki...

aa dur sabah çok komik meyiller gelmişti hemen yolluyorum! \o/

ordanbendüngeçtim dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
ordanbendüngeçtim dedi ki...

Entelim Dantelim Kırlentim Masa örtüm..
Rabıta demişsin.. Bağ kopmuyor.. esniyor ama tamamen uyumuyor..

Fabulinus dedi ki...

Bayıldım, yaşamadım benzerini ama evet yaşadım, her gün bir grup amaçsız insan, deli talepler ile gelmekte ve aslında yoklar benim için ama yine de kayıyorum işte... Bu ara çok mu acımasız hayat? Ellerine/yüreğine sağlık...

margot and the wooden finger dedi ki...

mükemmel.

Aylin Balboa dedi ki...

Mükemmel senin anandır!

Kusura bakma sabah sabah, bunu demesem çıldırırdım. Gerçi yine çıldırırım, o problem değil. Neyse yani işte ters tarafımdan kalktım ama düz bir şey söyledim. Çünkü özümde iyi bi insanım :/

Eyvallah.

Adsız dedi ki...

Siz birbirinizi nerden tanıyosunuz ya? He? Kaba? Entel?

Aylin Balboa dedi ki...

Asıl biz seni nerden tanımıyoruz sayın adsız?