16 Mayıs 2010 Pazar

İçim ürperiyor, ya evde yoksam?

.
Alarm çalıyordu. Alarm sesi, şu hayatta duymaktan nefret ettiğim seslerin en başında gelir. Kafamı yastığın altına gömüp ses giriş ünitelerimi kapatmaya çalıştım. Devekuşlarını düşünün. Çok düşünülecek tarafları yok kabul, şimdi tekrar konuya dönün. Alarm diyorduk. Nasılsa birazdan kapatır ve osura osura uyumaya devam ederdi, hep yaptığı şey. Ama alarm ısrarla çalıyor ve beklediğim hamle bir türlü gelmiyordu. Sinirle dönüp yatağın diğer tarafına baktım. Zaten bütün dönüşlerim sinirledir ancak konumuz bu değil. Sabahın köründe yerimden fişek gibi kalkmama neden olan şey başkaydı. Kendimi bildim bileli aynı yastığa baş koyduğum, her gece koynuna girip her sabah kollarında uyandığım kendim, bu sabah yanımda değildim!

Önce derin derin nefes alıp sakin olmaya çalıştım. Kim bilir, belki de henüz uyanmamıştım. Bütün gün saçma sapan ve karmakarışık şeyler düşünmekten bitap düşen zihnim, böylesi korkunç bir rüyayla benden intikam alıyordu belki de. Korkunç rüyalara kâbus denir diyecek olanlar, rica ederim çenenizi kapatın. Kâbuslar gerçektir. Yazı yazıyorum şurada, sizinle tartışamam. Neyse işte uyanmamış olma ihtimalim üzerinde biraz daha düşündüm ve bunu test etmeye karar verdim. Saçmalamayın lan sayın okurlar, elbette filmlerdeki gibi kendimi tokatlayacak değildim. Hemen işimi düşündüm ve akabinde koca bir hassiktir çektim. İşim aklıma geldiğinde sövüyorsam her şey normal ve aklım açık demekti. Ama hayır, her şey normal değildi. Ben yoktum lan! Kaşla göz arasında dana kadar kadını kaybetmiştim!

Acaba tuvalete filan mı gitmiştim? Tabi ya, kim çişine karşı koyabilir ki? Hemen yerimden fırladım ancak tuvaletin kapısı ardına kadar açık ve içi sonuna kadar boştu. Salona baktım ama nafile. Zaten evde mutfak dışında bakılabilecek bir yer de kalmamıştı ama orada olmam söz konusu bile değildi. Ev ararken 'Nasıl bir şey bakmıştınız' diye soran emlakçıya, 'Mutfak olmasa da olur' demiş bir insandım nihayetinde. Kendimi koltuğa bırakıp bir sigara yaktım ve kafamı toparlamaya çalıştım. Acaba polisi mi arasaydım? Zaten nicedir eşkâlimi veresim vardı. Gerçi geçenlerde bunu anneme söylediğimde terliğini çıkarıp 'Orospu mu olacaksın başıma' diye başlayıp devamında bir kamyon sövmüştü. Allah var, iyi söver. Kadıncağız ne anladıysa artık… Ana yüreği tabi bi yerde. Her neyse işte, sonuç olarak anam aklıma gelince polisi bu meseleye bulaştırmamaya karar verdim.

Ben, bütün akşamdan kalmalığımla kendimi nerde kaybetmiş olabileceğimi düşünürken telefon çaldı. İş yerinden bir arkadaş. Normalde kimse beni hafta sonu erken bir saatte aramaya cesaret edemez. Yani belli ki bir şey olmuş. Panikle ‘Nerdesin?’ diye sordu. Kara haber nasıl da tez yayılıyordu. Ağzım çemçük bir vaziyette ‘Bilmiyorum’ dedim. ‘Uyanamadın yine di mi?’ dedi. O ‘yine’ kelimesindeki kinayeyi normalde uç uca ekleyip kendisinin götüne sokardım ama neyse ki acım vardı. ‘Çabuk gel, çalışıyoruz bugün unuttun mu?’ dedi. Ya ben kendimi unutmuşum adamın bana dediği lafa bak! Tam söylenmeye hazırlanırken benden önce işe gitmiş olabilme ihtimalim beni tarifsiz sevinçlere sürükledi. ‘Tamam be tamam öf!’ diyerek telefonu kapatıp hemen giyindim. Ha yeri gelmişken, sapık olanlarınızı şenlendirecekse söyleyeyim, bütün bunlar olurken son derece soyunuk vaziyetteydim.

İş yerinde beni tam bir hezimet bekliyordu. Hezimet kelimesini burada sırf artistlik olsun diye kullanıyorum. Yoktum yani, işe de gelmemiştim. Zaten mesai saatlerinde bile işe gitmeyen biri için bu şaşılacak şey değildi ama bir umuttu yaşatan insanı işte, n’apıcaksın. Hazır ordayken hayvan gibi çalıştırdılar beni. ‘Kendimi kaybettim, bırakın gideyim’ dedim ama dinletemedim. Anıra anıra güldüler bana. Aman da çok komik!!

Çıktığımda gün akşama dönmüş, ağaçlar yapraklarını dökmüş, kuşlar gökyüzüne küsmüştü. Havada bulut vardı ve bu da dumanın sebebini açıklıyordu. Sonra birden vakitsiz bir yağmur başladı. Arkamdan tüm şehir ağlıyordu adeta. Meteorolojik durumu yeteri kadar dramatize edebildiysem geçiyorum. Sokaklarda başıboş dolaştım öyle. Her köşe başından karşıma çıkacakmışım gibi umutla baktım dünyaya. Sonra canım dondurma çekti, hep hüzünden oluyor bunlar. Aldım yedim tabi, hayat devam ediyor sonuçta. Dondurmamı yerken bile gözüm hep kendimi arıyordu. Ama sokaklar zalım, sokaklar hayındı. Hiçbir yerde yoktum. Zaten yorulmuştum. Bunlar da insan bacağı sonuçta, o kadar yürünür mü! Sikerim böyle işi deyip bir taksiye atladığım gibi eve geldim. Arama kurtarma çalışmalarıma sonra devam edecektim...
.

18 yorum:

kezban paris'te dedi ki...

kendini kaybetmek, kendini keşfetmek, kendini farketmek, kendini defetmek konusunda bir milyon yazılı kaynağa babalık edecek bir kendini aramak hikayesi...

o üç nokta işin önemini belirten süper noktalama işareti. tamam yukarıda biraz abarttım. itiraf ediyorum, yorum yapmak için yorum yaptım.

direkt geç sen bu yorumu hocu.

Gözde GÜL dedi ki...

hemencecik yazıyı okuyup sindirim işlemini tamamladıktan sonra başlığı unutuğumu farkettim.bi an sayfanın üst tarafına çıkmadan ''kaybettim kendimi hükümsüzdür'' gibi bi başlık olmamış olsun nolur gibi düşüncelerle aksak topal çıktım başlığın olduğu kısma.adeta bi taraflarım serinledi.paylaşayım dedim.eline sağlık.öperim.

Unknown dedi ki...

yahu diyorum işte entel sen harbiden piskopatsın, bu nasıl bir hayalgücüdür bu nasıl bir zihindir, senin yüzünden kendimden utanıyorum. Birazda güzel birşeyler yazım sonra laf ediyorsun. cidden harika yazıyorsun

fevkalade olağan dedi ki...

bilom az önce bi telefon geldi.. sana çok benzeyen bi şahsı şahaneyi dolmabahçe taraflarında görmüşler.. şüpheli şahıs martılara taş atıp kedilere tükürüyomuş.. bana sen olabilirsin gibi geldi.. git bi bak istersen..

Aylin Balboa dedi ki...

Kezban; devam filminde kendimi defedebilirim belki, iyi fikir. Ama devamını yazmicam galiba la. Bir üşenmek bir erinmek sorma gitsin. Hep bahardan :/

Ablası; zaten bir gün öyle bir yanlış yaparsam beni vurun direktoman. Öbücük karşılıklı.

FND; :/

Bilom; şüphelinin saldırgan tavırları kendisinin ben olma ihtimalimi kuvvetlendiriyor. Ama benim bacaklar çok ağrıyo la, hayrına gidip bi baksan, he hacı? Sevaptır.

fevkalade olağan dedi ki...

bi koşu gittim baktım.. sen değilmişsin.. bence dağılıp arayalım.. yani söylemiyim etmiyim diyorum ama.. kocaya kaçmış olabilirsin ihtimali de var hani..

kaba şimşek dedi ki...

araya giriyorum ama, kocaya kaçmak olmamış pek. kocayı kovalıyodur desen bi nebze :/

fevkalade olağan dedi ki...

ordan akıl öğreteceğine çık da bi ara.. bi bakın sağa sola.. gül gibi karı kaybolmuş.. ormana mı götürürler.. pavyona mı satarlar.. hiç umrun değil..

kaba şimşek dedi ki...

ya aslında ses tonu pavyonu kaldırır bence sldkfjsldkfjlsdfs. işte bi zorunlu şark hizmeti kısmı zor onun. adana pavyonlarında filan üç yıl zorunlu hizmet olayı var. ama mesai saatleri filan bence tam entele göre.

éLLa Çiça dedi ki...

aa aynisi bana da oldu bugun, kesin beraber kactilar.

avaz dedi ki...

ailecek çok endişe ettik. buldun mu kendini ?

Aylin Balboa dedi ki...

Bilom; kocaya kaçmamıştır bence yaa, kocadan çok korkardı. Ah canımın içisi, burnumda tütüyo şerefsizim.

Gaba; sen niye bu kadar adi oldun la? Ben senin o kart sesine bir şey diyor muyum!!

Ella; sanmam ya. Bizimkinin böyle az biraz orospuluğa meyyali vardı. O da değilse tinercilerle filan takılıyordur kesin. Hayırlı bir iş yapmaz ki hiç!!

Avaz; gördüğün gibi hala kendisinden haber alınamıyor :(

nande dedi ki...

benim de içim ürperiyor, tüylerim dikeliyor. sevmiyorum öyle kayıbım mayıbım, evdesin de mi? çıkma bu saatte, çok rica ederim.

Aylin Balboa dedi ki...

Beni bul, beni onlara verme Nande :/ Hatta bulunca vursan da olur. Harbi bulsana sen beni ya, oraya dana kadar mail adresi yazdık di mi!!

nande dedi ki...

yalnız elim ağır, baştan diyim. fakat bir o kadar hisliyim. o yüzden korkma. kapının önündeyim.

mgntwmn dedi ki...

bulana para ödülü versen

nande dedi ki...

Yaw ben yanlış kapının önündeymişim. Anca aydım. Anahtarı atsana aşşa sana zahmet?

Adsız dedi ki...

Ne bicim yazmışsın gübgüzel çok fena alışkanlık yaratası yazılar,tenkyu veriyor