.
Koridora çıktığımda karşımda Kaşgarlı Mahmut, Banu Alkan, Cemil Meriç, Ahmet Hamdi Tanpınar, Aristoteles ve bana göre arkadaşlar, Umuz Bey'e göre hastalar vardı. Ferruh, hararetli hararetli iç açılarını hesaplamaya çalışıyordu. Açıölçer yerine akımölçer kullanıyordu ama ses etmedim. Zaten kim bilir içinden neler akıyordu...
Benim iç acılarımın toplamı ise 180 derece hız sınırını çoktan aşmıştı.
Bir daha alkollüyken kendimi sürmemeye karar verdim.
.
1 Temmuz 2010 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
8 yorum:
yazma artık bence sen. bir sandalyeye oturtalım seni, karşına kamerayı koyalım, ama sen bilme kamera olduğunu. neyse işte sen konuş o çeksin. video blog olsun. tamam bokunu çıkardım. ama valla gel beni dinle öyle olsun. izleyip dinlemenin tadını biliyoruz da konuşuyoruz.
oha.
bu notunu okuyunca içim "gıy gıy" oldu. bu ne demek bilmiyorum ama mutfağa gidip bayatlamış pek sevgili ekmeğin içine beyaz peynir koydum, yedim. döndüğümde içim hala "gıy gıy"dı. buna bir mana yüce isa?
sevgiler.
Kezban; bazen seni yiyesim geliyor ama sonra hayvanlığın lüzumu yok diyorum.
Unknown; asıl sana oha, ehi.
Chloe; gel seni de Doktor Umuz'a bi gösterelim dilersen. Gıy gıy ne la? sdsfs ne güzel bir şeymiş o öyle.
A bak ne güzel yazar!
ama bu kadar aradan sonra insan daha uzun bir yazı bekliyor :(
sen yaz biz okuyalım sen yaz biz okuyalım..baska da bisey dilemem su blog dunyasından
Gülseren gibi: siz bana bir insanın iç acılarından haber verin diyince delirdi.
Yorum Gönder