16 Mart 2011 Çarşamba

Kramp

.
İbrahim Tatlıses konuşmaya başlamış. İbrahim Tatlıses, sağ frontal lobundan yediği kurşuna rağmen konuşmaya başlamış. Şimdi buna hiçbir şey demeyeyim diyorum da, bir yandan da nasıl demeyeyim?
....

Ağbimin, sağ frontal lobunun motordan düşüp patlamasının ertesi günü yoğun bakıma bir adam getirmişlerdi. İntihar etmiş. 3 tane adam öldürmüş, 2’sini evvelden. Senelerce hapis yatmış. Sonra çıkmış, bok gibi bir sebeple gençten bir adamı öldürmüş 1 gün önce. Kaçmış. Ertesi gün köşeye sıkıştırmış bunu polisler. Bu da yakalanacağını anlayınca kafasına sıkmış. Ölmemiş de hiç yaşar umudu yok doktorlara göre. Zaten 70 yaşında, hem çok da içermiş sağlığında, çok sağlıklı değilmiş yani. Haberlerini alıyoruz, sürekli karşılaştırıyoruz filan. Her gün öğle saatlerinde yoğun bakım hastalarını kameradan gösterirler yakınlarına. Ağbimi izlerken Niyazi amcayı da görüyoruz biz. Kafasının üstünde ikinci bir kafa daha var sanki, öyle şişmiş. Yüz göz haşat durumda zaten, ölür diyoruz. Oysa benim ağbim melekler gibi uyuyor. Kafasındaki bandajları görmesen güneşleniyor sanırsın, yüzünde güneşler var yani, öyle güzel. Biz her gün ağbim bize el sallayacakmış umuduyla bakıyoruz oraya ve eğer Allah tek bir hak kullanacaksa, yani Niyazi amca çirkin, üstelik katil, yetmezmiş gibi intihar etmiş...

Günler geçiyor. Ağbim kameralara el sallamıyor, bu bir şaka değil. Yok be şakadır yine de, aklımız yerinden çıkmadan uyanırsa eğlencesi azalacak, iyice kanırttıktan sonra el sallar diyoruz. Ama Niyazi Amca kesin ölür. Çünkü söylemiş miydim, Niyazi amca çirkin, üstelik katil, yetmezmiş gibi intihar etmiş. Benim ağbim şampiyon... Benim ağbim şampiyon… Benim ağbim şampiyon…

9. gün doktorlar bana diyor ki boğazını keseceğiz. Nefes alma zımbırtısı takmak gibi kutsal gerekçelerle çıkıyorlar karşıma. Ama benim ağbimin boğazını kesecekler! İmza at diyorlar bana. Ben bir garip İbrahim oluyorum. Elime zorla tutuşturdukları bir bıçak. Hemen altında İsmail’imin boynu; gencecik. Ahh diyorum sadece, göğe bakıp bir koç inmesini diliyorum. İnmiyor. İmzayı atıyorum. Kesiyorlar ağbimi. Aynı gün Niyazi Amcayı da. Ama zaten dediğim gibi, Niyazi amca çirkin, üstelik katil, yetmezmiş gibi intihar etmiş. Benim ağbim baba… Benim ağbim oğul… Benim ağbim eş… Benim ağbim kardeş…

28. gün burundan beslemeye devam edemeyeceklerini söylüyorlar. Bu sefer karnına göz dikmişler. “Hortum sokacaklar ağbi, denyoluk etme de kalk artık!” diye sesleniyorum son bir umut, bizim paşazadede tık yok. “Kesin anasını satiyim” diyorum, acımayın ibineye. Kesiyorlar yine ağbimi. Elbette Niyazi Amcayı da. Ama siz de biliyorsunuz ki Niyazi amca çirkin, üstelik katil, yetmezmiş gibi intihar etmiş. Benim ağbim it. Benim ağbim eşşek. Benim ağbim şakanın bokunu çıkarmadan rahat etmez.

Tomografiden tomografiye görüyoruz ağbimin canlısını. O kısacık zamanda, ne kadarının canlı kaldığını anlamaya çalışıyoruz. “Gülümsüyordu sanki lan.” diyoruz, “Annemin sesini duyunca nasıl da gözlerini kırpıştırdı di mi?” diyoruz, hızlı hızlı tekrar yoğun bakıma alınırken kulağına MP3 playerlar tıkıştırmaya çalışıyoruz, mikropludur diyorlar, siz de ellemeyin onu diyorlar, o zaman bu ellerimizi nereye koyalım biz? Aklımızı hangi köprüden aşağı atalım? Niyazi Amcayı da götürüyorlar tomografiye ama söylememe gerek yok, o çirkin, katil ve intihar etmiş. Ha bir de, 70 yaşında. Benim ağbimin elleri ne güzel, benim ağbimin gözleri ne güzel, benim ağbim bebek daha.

30. gece gözlerini açıyor ağbim. O gece yıldızlar ne kadar çok vardı hatırlıyor musunuz? Biz diyoruz ki sabaha kadar konuşmaya da başlar. Çünkü bir de zaten benim ağbimin sesi ne biçim de güzel. Hemen kalkmasına gerek yok, o konuşmaya başlayınca günler şıp diye geçer zaten, zamanla kalkıp tekrar motora bile biner. Sabah oluyor. Ağbim konuşmaya başlamıyor. Ama Niyazi Amca da gözlerini açıyor. Üstelik çirkin, katil ve aman ne bileyim. Benim ağbimin sesi gelse… Benim ağbimin sesi gelse… Benim ağbimin sesi gelse…

45 gün sonra, durumlar spontan bir seyre dönünce yoğun bakımda yer işgal etmemeleri adına ikisi için servis odasını yoğun bakıma dönüştürüyorlar ve ağbimi bize veriyorlar. Biz ağbimi ne yapacağımızı bilmiyoruz çünkü o hiç bıraktığımız gibi değil. Üstünde birtakım deneyler yapmışlar gibi görünüyor. Gözlerinde odak problemi var, ikisi farklı yönlere bakıyor. Sanki bir gözü kalk gidelim diyor diğeri bok yeme otur aşağı. Doktorların dediğine göre de zaten vaziyeti bu, hayatımız hayati tehlike olmuş. Bu arada eşine “Hayatım” değil “Hayati” derdi gerizekalı. Her neyse, biz ağbimden geriye kalan şeye iyi bakmaya çalışıyoruz ki aramıza döndüğünde ağzımıza sıçmasın. Ona yaptığım manikürü kendime yapmıyorum la, doktor ölüm döşeğinde dedikçe ben manikür yapıyorum, ona verdikleri ilaçlar ne hissettiriyor anlayayım da kötü bir şeyse vermeyeyim diye ilaçlarını içiyorum, “kendi kendine nefes alır ya bence” diye kafayı kurup trakeostami zımbırtısını peçeteyle tıkıyorum filan, ölcek gibi olunca korkup hemen çıkarıyorum, muhtelif yerlerine iğneler batırıp canının acıyıp acımadığını kontrol ediyorum kimseye çaktırmadan, böyle şeyler. Refakatçisi uyuyunca Niyazi Amcaya da yapıyorum aynılarını. Tık yok. Matrix’e bağlanmışlar da enselerinden kod basıyorlar sanki pezevenklerin.

3 ay kadar geçiyor. Dinlenmek için evde kaldığım bir gecenin sabahında hastaneye geliyorum. Odaya giriyorum. Her zaman yaptığım gibi önce “Ağbi n’aber?” diyerek giriyorum içeri. Yine konuşmuyor pislik, artık şaşırmıyorum. Aynı olumsuz beklentiyle Niyazi Amcaya soruyorum, “İyiyim” diyor son derece sakin ve halen çirkin olan suratıyla. Bir ölünün canlandığını görmeye en yakın şeyi o anda görüyorum. Ama benim ağbim… Ama benim ağbim… Ama benim ağbim…
....

Hayatımda hiçbir şeyi bu kadar çok kıskanmadım. Şimdi, vaziyetimizde büyük bir değişikliğin olmadığı 936 günün sonunda diyebilirim ki, ben İbrahim Tatlıses’in konuşmaya başladığını duyunca işte buna yakın bir duygu hissettim. Hayranları kusuruma bakmasın. Kaldı ki ben hayranı olsaydım bile farklı bir şey hissetmezdim.



Bir de bu akşam havuzda ayağıma kramp girdi. Bu kadar.
.

16 yorum:

İnci Vardar dedi ki...

küfürlerden küfür beğen entel, bunu hakettin bence. okurken hüzünleniyorum, dudağımın bir köşesi aşağılara kayıyor... sonra bir laf etmişsin, dişlerim meydana çıkmış zibidi gibi. diyeceğim o ki, paradoks ettin beni. şimdi küfür duymak istersen söyle, hakkındır.

Ozan dedi ki...

Düzenli okurum seni, "ihtiyatla iyimser ve memnuniyetle şaşkın" olarak, çoğu zaman. Ama bu kez buraya senin ünlü cümleni not düşmeden edemeyeceğim: İbneliğin lüzumu yok Entel! Yazının gücünden ürküyor insan!

egelimm dedi ki...

Sabah sabah yurecigimi kanirttin ibneligin luzumu yok biz senin neseni seviyoz ablam.huznunede ortagiz gercide ama olmazki boylede yazilmazki.

Büşra Bayram dedi ki...

ama bu çok fena olmuş. bu kadar enteresan bir olay ancak bu kadar düşük dille anlatılabilirdi. insan oğlunun içi düşük sanırım. abine inanılmaz üzüldüm. ama senin ağbin??

aglea dedi ki...

çok güzel bu. geceden okumuştum, şimdi yine geldim. ve çok, ama bildiğiniz gibi değil şeklinde çokk iyi anlıyorum sizi...

mgntwmn dedi ki...

keşke bu yazıyı yazmanı gerektirecek bir durum olmasaydı.

metus dedi ki...

rahatsız edecek kadar dobra, rahatsız edecek kadar çarpıcı ve hakiki. keşke bu kadar hakiki olmasaydı demekten başka elden bir şey gelmemesi de sinir bozucu. maalesef.

Jane Jones dedi ki...

iki hafta önce bu yazıyı okumaya başladım. başladım derken, sadece başladım. zira, "İbrahim Tatlıses konuşmaya başlamış." cümlesinden sonra neyin geleceğini anlamıştım. bana kolay ya böyle şeyler basıverdim çarpıya, kapattım sayfayı. bugün yine bakayım dedim, orada duruyordu. durmaz olaydı.

Aylin Balboa dedi ki...

Bu yazı yüzünden üzdüğüm tüm insanlardan özür dilerim.

Evren dedi ki...

abini tanımam.. seni de... hiç özür dilemeyeceğim, ibrahim tatlısesi de sevmem. her hangi biridir benim için. konuşsa da bir sussa da. abin için hissettiğini anlayamam, hiç abim olmadı benim. ama krdeşim var. kardeşim yakışıklı, akıllı ve güler yüzlü. iyi niyetli ve çalışkan. onun başına böyle bir kaza gelmedi, Allah korusun o ayrı. ama gelseydi, sorardım Allah'a... derdin ne senin diye... söylesene, nasıl bir seçimdir senin ki... ne oldu söylediğin onca; iyi olun, güzel olun, insan olun sözlerine. derdim. iki yakasına her gece yapışır ve bana bir açıklama yapana kadar da bırakmazdım peşini.

öyle işte...

noraashira dedi ki...

Niyazi amcaya ne oldu bu arada?

oziku dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Hayat_Erkeği dedi ki...

Gülüp, ağlamak arasında gittim geldim, gittim geldim. en son ne yapacağımı bilmeden öylece kaldım.

ne dedi ki...

entel abla!.üzgü için özür-mözür dileme!.bırak da, içimize dokunsun, yüreğimiz gönlünce ezilsin, elimizden gelen tek şeyi yapalım; köküne kadar üzülelim be!.bizim için, aynını sen yapmayacak mıydın?!

Jane Jones dedi ki...

üz bizi de sen üzülme yeter. bizimki daha kolay geçer.

Padme dedi ki...

Dudaklarım büzülüp kaldı,açıp normale dönemiyorum.İçim sızladı.