"Nerede olduğunu, bunca yıl ne yaptığını,
niye beni hiç aramadığını sormayacağım.
niye beni hiç aramadığını sormayacağım.
Çok sevineceğim dönüşüne, kalbim dayanırsa.
Bir de "Artık gitme!" diyeceğim fısıltıyla.
Sensiz gecelerde çok korktum."
Hiçbir şeyden değil de, rüyamda hep iyileştiğini görüp çok sevinmekten, öyle çok sevinmekten ki sevinçten aklımı kaybetmemek için ne yapacağımı bilememekten, deli gibi atan kalbimi tutarak, bu bir hayalse dağılmasından korkarak, şimdiye kadar geçsin diye arkasından ittiğim zamanı iyiden iyiye uzatarak yavaşça yanına gelmekten, yeryüzünde ve gökyüzünde sevilecek ne varsa hepsini “kardeşim” kelimesinin içine doldurarak sana seslenmekten, bana dönüp, -ama öyle bir dönüp-, yüzünün her yeriyle gülümseyerek, duyduğum anda ne kadar unuttuğumu hatırladığım bir sesle “kardeşim” demenden, sen öyle deyince seni ne kadar özlediğimi, ama öyle böyle değil, şimdiye kadar hiçbir şeyi özlememişim gibi, bu özlemekler özlemek değilmiş gibi, kimse kimseyi bu kadar özleyemezmiş gibi özlediğimi fark etmekten, sonra bana kollarını açmandan, sana doğru uzanırken aramızdaki yarım metre hiç bitmeyecekmiş gibi, sanki sana yetişemeyecekmişim gibi, şimdi sarılmazsam bir daha hiç sarılamazmışım gibi korkmaktan, sarıldığım anda bütün dünyayı yıkacak kadar çok ağlamaktan, senin beni sakinleştirmek için saçlarımı sevmenden, “yine rüya görüyorum di mi?” dediğimde “yok lan valla, bu sefer gerçek” demenden, sen dediğin için her seferinde gerçek olduğuna inanmaktan, inanmaktan başka çare bulamamaktan, üstünden çok zaman geçti diye artık kimselere anlatamadığım bu çok eskimiş derdimin nihayet bittiğini sanmaktan yoruldum.
Çünkü insan uyanıyor.
.
.
9 yorum:
rüyalar bazen gerçekten güzeller...
Rüya'nın arapça görmekten geldiğinden bahsetmiştim bir seferinde.
Bir de Gazali'nin çok sevdiğim şu minvaldeki bir sözünden: İnsan nasıl rüyada uyuyor olduğunun farkında değilse, ancak uyanınca gerçek dünyaya geldiğini anlarsa, belki de yaşamak da öyle bir uyku halidir. Ta ki uyandırılacağımız güne kadar.
Kalemin de duyguların gibi çok kuvvetli entel dantel, helal olsun.
Yaşatmak da mümkün olsa... Herkes yaşamından biraz verse... Bir yaşama imecesi, bir altın günü gibi pamuk eller kalplere dense...
geçenlerde abini ve seni rüyanda gördüm desem?! bu yazıyı da okudum, tam oldu. gittiğim yol gideceğimden daha az kaldı hissediyorum, entel.
Meriç; gerçekler de bazen kurmacadan daha tuhaflar.
Metus; eyvallah biraderim.
Adsız; onu çok güzel dedin.
Seroo; ne diyeyim bilemedim dostum.
içimden parçalar kopuyor seni okudukça.
her seferinde ağlıyorum neye faydaysa.
dediği gibi yaşama imecesi olsa ya. bişiler yapılabilse ya.
elinden bişi gelememek en kötüsü
işte sayfanda dört nala kosan atlar gibi
"nasıl çekip gitmiş bir şaman
çekip gitmiş, bir şaman değilse en çok
benim gibi sonsuz bir at
hiç koşmuyorken de attır."
"Artık gitme" çok kez söylemek istiyor insan bu cümleyi =(
İyiki varsın, iyiki yazdın be Sevgili Yazar... Sen hep yaz emi...
Yorum Gönder