.
Bu ara Stephen King’in “Yazma Sanatı” adlı kitabını okuyorum. Adı kadar sıkıcı bir kitap değil, tavsiye ederim yani. Kitaptan, King’in alkol ve madde bağımlılığıyla ilgili kısımlar bilhassa ilgimi çekti ve benim ilgimi çektiyse siz de bunları okumak zorundasınız kahrolasıcalar. Çünkü neden? Çünkü burası benim bölgem. İşedim ben buraya <3
“İlk 12 yıl kendimi “Sadece içmeyi sevdiğime” inandırarak geçirdim.” diye anlatmaya başlıyor King.
“Hiçbir zaman tam olarak dile getirilmemiş olsa da (bunu yapmak erkekliğe sığmazdı), Hemingway Savunması şöyle bir şeydi: Bir yazar olarak duyarlı bir insanım ama aynı zamanda da bir erkeğim ve gerçek erkekler duyarlılıklarına kapılmazlar. Sadece kadınsı erkekler yapar bunu. O yüzden içiyorum. Yoksa başka türlü bütün bu varoluş dehşetini algılayıp da çalışmayı nasıl sürdürebilirim? Üstelik, zaten içkiyle başa çıkabiliyorum. Gerçek bir erkek daima başa çıkar.”
King, yeni çıkan geri dönüşüm yasası gereği içki şişelerini atmayıp biriktirmeye başladığında durumunu idrak ediyor ve o anı şöyle anlatıyor;
“Allah kahretsin, ben bir alkoliğim diye düşündüm ve kafamda herhangi bir muhalif düşünce oluşmadı. Ne de olsa, The Shining’i (en azından o geceye kadar) kendi hakkımda yazdığımı fark etmeden yazmış bir adamdım. Bu fikir karşısındaki tepkim inkar etmek ya da hoşlanmamak olmamıştı; ürkmüş kararlılık dediğim bir tepki vermiştim. O zaman dikkatli ol, diye düşündüğümü gayet iyi hatırlıyorum. Çünkü çuvallayacak olursan…
Çuvallayacak olursam, bir gece arabamı bir arka yolda devirir ya da televizyonda bir canlı yayında övünmeye filan kalkarsam, biri bana içkimi kontrol altına almam gerektiğini söylerdi ve bir alkoliğe içkisini kontrol altına alması gerektiğini söylemek de, dünyanın en ağır ishal vakasını geçiren bir adama sıçmasını kontrol altına almasını söylemek gibiydi. Bu sözü duymuş bir arkadaşımın, giderek rayından çıkan yaşamını ele geçirmek üzere ilk denemesinde yaşadığı çok matrak bir hikaye vardı. Bir danışmana gitmiş ve karısının, onun çok fazla içtiğinden endişelendiğini söylemişti. Danışman “Ne kadar içiyorsun?” diye sormuştu. Arkadaşım, danışmana inanamayarak bakmıştı. “Hepsini” demişti, sanki başka türlüsü düşünülemezmiş gibi. “
“Onun ne hissettiğini biliyorum.” diyor King. İşlerin böyle yürümeyeceğini fark eden karısının duruma müdahalesini ise şöyle anlatıyor;
“Tabby, seçme şansım olduğunu söylemişti; ya tedavi görüp düzelebilirdim ya da cehennem olup evden gidebilirdim. Çocuklarla kendisinin beni sevdiklerini ve tam da bu yüzden benim intiharıma tanıklık etmek istemediklerini belirtmişti. Pazarlık etmeye çalıştım, çünkü bağımlılar böyle yapardı. Sevimliydim, çünkü bağımlılar öyle olurdu. Sonunda, iki hafta düşünme süresi elde ettim. Geçmişe bakınca, bu, o dönemin bütün çılgınlığını özetliyor gibi. Adam yanmakta olan bir binanın tepesinde duruyor. Helikopter geliyor, bir ip merdiven atıyor. Helikopterin kapısından sarkan adam “Tırman!” diye bağırıyor. Yanan binanın tepesindeki adam ise, “İki hafta verin bu konuda düşüneyim.” diye cevap veriyor.”
İçtiği dönemin son 5 senesinde gecelerinin hep şu törenle bittiğini söylüyor: “Buzdolabında kalan biraların hepsini lavaboya dökerdim. Eğer dökmezsem, kalkıp bir tane daha içene dek konuşurlardı benimle yatakta. Sonra bir tane daha. Ve bir tane daha.”
Sonuca gelecek olursak; Stephen King sonuca da kendisi gelmiş sağolsun. Kısaltarak aktarıyorum:
“Yaratıcı çabalarla zihni dağıtan maddelerin iç içe oldukları, günümüzün en büyük entelektüel pop mitlerinden biridir. Ama uyuşturucu ve alkolün daha ince bir duyarlılık yarattığına dair tüm iddialar, her zamanki kerameti kendinden menkul palavralardır sadece. Hemingway ve Fitzgerald yaratıcı oldukları için, yabancılaştıkları için ya da ahlaken zayıf oldukları için içmiyorlardı. İçiyorlardı çünkü hücreleri bunu yapmaları için mesaj yolluyordu. Belki yaratıcı insanlar, alkolizm ve bağımlılık konusunda öteki işleri yapanlara göre daha büyük risk altında olabilir, ama ne olmuş yani? Helaya kusarken hepimiz hemen hemen aynı görünüyoruz sonuçta.”
Gördüğünüz gibi tecrübe çok anasının gözü bir şey dostlarım. Ve takdir edersiniz ki kusarken kimse güzel ya da yakışıklı görünmez. Musibet-nasihat bağlantılı didaktik bir yazı olmasından her ne kadar imtina etmeye çalışsam da içimdeki anaç cadı “Köpek gibi içmenin lüzumu yok.” diye bağırıyor. Fakat son kertede hayat sizin, ne bok yerseniz yeyin.
Öbüyorum mıncırıklarınızı. Canlarım. Laaaaağğnnn!!
.
19 Haziran 2012 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
13 yorum:
Neymıs ıshal olan adama motunu ayarla denmezmıs.
okumuşsundur ama yinede benden sana okumama ihtimaline karşı
http://www.afilifilintalar.com/chuck-palahniuktan-yazmak-isteyenlere-ipuclari
bu arada blogun izleyici kitlesi yoksa ne poh yiyoruz öylesine yazıormuyuz sadece deneyimlerinden yararlanalım sayın dantel
EntelDantel'e öpücükler, Travis Bickle'a teşekkürler.
Okurken şimdi korkunç bir şeyler çıkacak diye düşündüm.
Enteresannn!
Nası başlasam bilemedim. Selam! demeliyim sanırım :)
Mevzumuz
http://hayalmeyalbuschra.blogspot.com/2012/06/cok-democratus.html
yazımda bahsettiğim "Democratus" isimli yeni sosyal medya mecrası. Türk yapımı olması ve ilerde iyi yerlere geleceğine inancımın sonsuz olması yüzünden olacak ki kayıt olmanı, hatta fikirlerini paylaşan bir yazı yazmanı ve tabi ki linkini hayalmeyal.buschra@gmail.com adresime göndermeni istesem mesela?
Yapmam, banane dersen de okuduğun için teşekkürlerimi eder, tekrar görüşmek dileğiyle derim :)
İyi bloglamalar. :))
ben alkolik değil, dipsomaniğim bu arada. o da alkol ziyan olmasın diye. yoksa her şey kontrolüm altında :/ içecektik, güya. heves, kursakta bırakılmamalıdır.
Bir senedir kitaplikta bekleyen kitabimi hatirlattin bana. Ben de her sey kolik olabilirim, dengesiz ruhuma saglik
Mimlendin canım :)
Değerli admin,Wp tasarım firması olarak bu mükemmel paylaşımlarınızdan ötürü sizi kutlarız. Başarılar.
Canım fena bira çekti. Daha saat 12 bile olmadı. Bu yazıdan sonra bir Guinness hak ettim bence.
sensin luzum..
yorum deneme.. (ilk yorumumuz komşii)
bizim icin sıradan ama insanlık buyuk bir yorum.
Ayrıca bu yazı olmamış komşii
Yorum Gönder