.
Sonra öyle durdum biraz. Bir süre Afrika kıtası yokmuş gibi davrandım. Tekerlek icat edilmemiş, ıspanak bir sebze değilmiş gibi… Yok sayınca yok oluyor çok şey, her şey değil. Gözümü kapatınca kör olabiliyorum aslında. Ama karanlığı gördüğümü varsayıyorum bu sefer de, görmemeyi gururuma yediremiyorum. Tuhaf yani.
Durdum sonra biraz öyle. Komik şeyler düşünmeye çalıştım. Düşününce buluyor insan. Güldüm biraz işte. Kendi kendine gülenlere deli diyenler insan değiller. Belki de insandırlar, emin değilim. Ama gülmeyen insanlardan çok korkuyorum. Bu gerçek. “Hayata katlanamadığımız için espri yapıyoruz” demiş… Kim demiş? Mühim değil, doğru demiş nihayetinde. Bu yüzden mi bu kadar gülüyorum yoksa güldüğüm için mi bu yüze varıyorum kuşkuluyum. Kaotik bir sebep-sonuç sarmalı bu. Yanisi gülünecek hiçbir durumu boş geçmiyorum. Böylece katlanıyorum. Görseniz, her tarafım kat izi…
Biraz durdum sonra öyle. İçimdeki bu anlatma isteğiyle kavga ettim. İsteğim beni dövdü. Bu aralar çok asabi. Asabiyetinden aldığı bir gücü var. Fazla ilişmemeye özen gösteriyorum. Ama birinin ona, anlatacaklarının hiçbir işe yaramayacağını söylemesi gerek.
Sonra durdum öyle biraz. Kırmızı koltuk eskiyene kadar oturdum. Ademoğlu ahir ömründe en çok oturuyor galiba. İnsanların hafızamdaki fotoğrafları genelde otururken çekilmiş. “Oturmaya da kalsaydı” dediklerim de var “keşke biraz daha öyle otursaydı” dediklerim de… En çok da bunlar oturmuş içime. Oturmak da ne acayip kelime…
Biraz öyle durdum sonra. Sekerat denilen bir şey var. İnsanın ağzı köpürüyor böyle, nefes alamıyor. Bir şeyler söylemek istiyor ama söyleyemiyor. Ona demek istiyorum ki “son nefesini benim için harcama, ben buna değmem.” Diyemiyorum. Kalas yutmuş gibi oluyorum çünkü. Tam yutamamışım da boğazımda kalmış gibi daha doğrusu… Hep aynı şey. Birine benziyor. Allahım nasıl da ona benziyor! Zaman, zeminden çekiliyor. En başa gidiyorum. Onu buluyorum. Dönerken kaç yere daha uğruyorum? Sayabilsem de bereketi kaçsa. Ama sayamıyorum. Hepsi ona benziyor. Hepsi öyle…
Öyle durdum sonra biraz. Orta Asya’da kutsal sayılan bitkiler ve hayvanlara dair bir şeyler okudum. Bir ağacı kesmeden evvel ondan özür dileyen adamlara dair konuşmak istemiyorum, çok duygusal olduğum düşünülüyor sonra. Sırf bu yüzden vücudumda kırılmadık kemik kalmadığını da anlatmıyorum kimseye. Bir film vardı. Kadının teki bir binanın en yüksek yerine… Her neyse.
.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
19 yorum:
Oturdum okudum yazdıklarını. Hayli çok oturdum, yavaş yavaş okudum. İçimden bu gereksiz cümleleri yazmak geçti, ona da eyvallah dedim.
Halen oturuyorum ben de... Oturmak en güzeli.
durmak lazım. durmak güzel. eşyanın en hızlı ve rahat eskimesinin yolu durmak. uzun süre park halinde kalan bi arabanın aküsü biter, motorun aksamları üzerinde durması gereken yağların hepsi yerçekiminin büyüsüne kapılır, lastikleri çürür... uzun süre park halinde kalmış bir arabayı çalıştırmaya kalkarsan, aküsü bittiği için bir iki öksürüp ölür. akü dirayetli ise araba çalışır ama biraz gittikten sonra, üzerlerinde yağ olmayan parçalar dağılır. hadi diyelim o da olmadı, çürümüş olan lastikler ilk virajda patlar. kurtuluş yok yani. durmanın sonu aynı. durmak güzel o yüzden. en kesin, en kolay yolu eskimenin.
O zaman bi zahmet söyle de çalıştırmasınlar artık beni. Bak hönk hönk öksürüyorum. Üzerinde yağ olmayan parçalarım götü başı dağıttı iyice. Lastikler haşat zaten. Devlet buna bi şey yapsın :/
taam. ama beni çalıştırsınlar. sonu geciktirmenin anlamı yok.
Bana depresif gelme karşim. Zaten meyyalim var :/ Bak ben sana Gtalk'tan ne anlatıcam şimdi.
ee sonra..
gordugum en guzel oturan insansınız desem yeridir sayin enteldantel. yazdiginiz herşey oturdugunuz yerden ustelik, ikramlarin en afillisi.
Hani filmlerde olağanüstü bir olay olur, müzik durur, herşey slow motion hareketsizliğe başlar öyle bir şey olmuş. Bir de ‘sekerat’ gibi unutulmaya yüz tutmuş güzel kelimeyi hatırlatma için teşekkür :)
Bilom; sonra olan bir şey yok işte. Öyle duruyorum hala..
Ligea; ben Ahmet Hamdi'ye inanmak istiyorum biliyorsun. Teşekkür ederim, fena halde iltifat söylediklerin.
Avaz; çünkü öyle durdum biraz. Bir de sekerat unutulsun bence, çok güzel bir kelime değil. En azından karşılığı güzel değil.
bilom onu geç de.. biraz sonra öyle durdum.. yazmamışın.. biraz sonra dyince olmuyo di mi o.. bence de olmaz..
Haklısın, sekerat anlam olarak sevimsiz. Bu kelimeyi en son 15- 20 yıl kadar önce babaannemden duymuş olmalıyım. Kelimenin güzel olan kısmı geçmişi hatırlatmasıydı sanırım :)
"Hayata katlanamadığım için espri yapıyoruz."
Oğuz Atay'ın Tutnamayanlar'ındaki Selim Işık karakterinin bir lâfıdır. Aşağıdaki bağlantıda ikinci cümleden de görülebilir.
http://iruneach.blogspot.com/2009/08/tutunamayanlar.html
ya zaten geri kalanlar da hep benden alıntı. eklektik bi arkaaş bu. yani gönül isterdi ki özgün bişiler yazabilsin ama :(((
İruneach; biliyorum. Çok kişi de biliyordur zaten diye düşündüm. Eyvallah.
Kaba; ama senden alıntı yaptığımı bilmiyordum :/ Senin eben eklektik, pislik!! Şöyle bir yazının altında beni nasıl konuşturuyorsun yaa.
sakin ol şampiyon!
Ben bildiğini bilemediğim için bildirme gereği hissettim. Kendim gereksiz olduğum hâlde bu gerekleri neden yerine getirdiğimi de anlayamıyorum zaten. Ukalalığım için affet, tabi eğer gerekliyse.
Ya yok estağfurullah, ben ukalalık etmişim asıl. Halbuki öyle etmek istememiştim, affet. İyi ki söyledin zaten, biliyorlardır dedim ama kesin bilmiyordur bu cahil ipneler :/
sabah tokadı olarak bi duble aldım yazıdan :)
Yorum Gönder