.
Güneşli bir İstanbul sabahıydı ve Boğaz Köprüsünde geliş yönünde trafik akıcıydı.
Bahçedeydik. “Bugün Pazar” diye sevinç ve kederle bağırıyordu rahmetli Nazım Bey, “Bugün Pazar!” Heyecanı nedensiz değil, bugün onu ilk defa güneşe çıkardılar. Bay Kafka havuzun başında kucağındaki boş kafese sımsıkı sarılmış vaziyette oturuyordu. Doktor Umuz Bey onunla ilgili olarak, kafesine bir kuş mu arıyor yoksa kendine bir kafes mi arıyor asla bilemeyeceğiz diyor. Bandini için de söylemişti. Ne kuş ne de balık demişti. Bazen bilmemek en büyük özgürlük.
Hemşire Nimet, Akaki Akakiyeviç’i bu sıcakta palto giymemesi gerektiğine ikna etmeye çalışıyordu. Kâtip Bartleby kendisine ne söylenirse söylensin yapmamayı tercih ediyordu. Werther ile Raskolnikov koruluktaki ceviz ağacının altında rus ruleti oynuyor, Gregor Samsa toprağı kazıyarak kendine bir yuva yapmaya çalışıyor ve Hikmet Benol… Hikmet benim sevgilim ama kendisinin henüz bundan haberi yok.
Her tarafımdan yazarlar ve roman kahramanları fırlıyordu. Bu kalabalığın ortasında kendimi birkaç yüzyıl geç doğmuş gibi hissediyordum. Dünyanın bütün lokomotifleri aynı anda düdük çalsalar belki... Neresinden bakarsam bakayım zor bir gündü ve ben arkasından itmediğim sürece geçeceğe benzemiyordu.
Doktor Umuz, yanıma gelip neden saatlerdir yapayalnız oturduğumu sordu. Dağ gibi adam gözümün önünde gözleri olmayan üniformalı bir klozete dönüştü.
Güneşli bir İstanbul sabahıydı ve Boğaz Köprüsünde gidiş yönünde trafik yıkıcıydı.
Sifonu çektim.
.
4 Temmuz 2010 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
15 yorum:
Oh yeah!
=)
yahu deli deyince de kızıyorsun entel bu nasıl bir yazdır yahu :D 13'ü en kısa zamanda bekliyorum
şimdi başlayıp 12'den geriye doğru okudum, çok geç kalmışım!
facebook alışkanlığıyla elim sürekli, olmayan like butonuna gidiyor.
Duygular şelale sevgili okurlarım, beni siz şeyaptınız sonuçta, ipneler :(
yapımda ve yayında akabinde ve evvelinde bir emeğimiz olmuşsa affola.
sdfsdfs beni güldürdün Zütlü. Kendisimi güldüren kadınlardan çok hoşlanıyorum ama argadaş olarak tabi, pek tabi, gayet tabi.
kralsın! :)
Bayılıyorum şu tımarhane notlarına. Sonuç olarak hepimiz önceki hayatında prens/prenses olduğuna inanan deliler değil miyiz? #13 bekleniyor en hızlı şekilde :)
seviyım!!:)
vayk vayk, mutluluk hormonları gördüm yazıda, bu iyi.
klozetin sifona bağlandığı yerleri seviyorum. kurguda seçicilik. elinize sağlık. :)
Öküz, Asabi, Nebenol; delirsem sevinçten göbek de atarsınız siz, ipneler :((
Vodvil; senin gözde maraz var galiba la, hormonsuz benim yazılarım :(
Kriz; sen sevinçleneceksen ben her türlü bağlarım o klozeti. Sifon olmaz gider borusu olur, o da olmaz vidanjör olur. Olur yani bir şeyler.
Öbücük.
Hakikaten bunlar bos kafayla yazilacak seyler degil bende bir zamanlar bi kiz sevmistim platonik tabii bende dokturuyordum kafayi bulunca ama hepsi elimde kaldi tabi.
Geçmiş olsun dostum. Allah başka keder vermesin. Yalnız kafayı bulduktan sonra yazmıyorum ben bunları, kastettiğin manada değil en azından. Benim kafa hep buluk :/
Yorum Gönder