.
Ağlamaya değer şeyleri hatırlamak için arada mezarlıklara gitmeliyiz. Ben bugün gittim.
Yarım kulaçtan bile küçük bir mezar vardı. Taşını okudum, adı Melek, sadece Melek. 2 günlükken ölmüş. Ailesi, en basit haliyle hissettiklerini anlatan bir isim vermişler bebeğe, muhtemelen öldükten sonra. Zaten acı büyük olunca kelimeler hep basit olur. Demek istiyorum ki soyadını yazdırma gereği bile duymamışlar. Melek, bir soyadına ihtiyaç duyacak kadar bile kalmamış dünyada, üstünü başını bulaştırmadan doğaya karışmış. Önce üzüldüm sonra üzülmedim, ne bileyim.
Depremde ölmüş insanların mezarları vardı yığın yığın. İzmit’te mezarlıklar hep öyledir. Onları görünce insanın her seferinde içi ürperir. Ölüm tarihi aynı olan bir sürü mezar. Bir çeşit açık hava katliam müzesi. Ölenlerin bir kısmını tanıyorum, akrabalarımız ve komşularımız. Nasıl bulunduklarını, kaç gün enkaz altında kaldıklarını, ocaklarına nasıl bir ateş bıraktıklarını filan hep biliyorum. Şengül Abla mesela, iki kızıyla kaldı pis bi enkazın altında, hayattaydılar, sesleri duyuluyordu dışarıdan ama çok zor ulaşılabilecek bir yerde sıkışmışlardı. Önce kızlarından biri çığlıklar atarak öldü, sonra diğeri. Hadi biz neyse de, Şengül Abla günlerce kızlarının çığlıklarını duyup onlar için hiçbir şey yapamayarak kaldı o enkazda. Sonra çıkardılar, çocuklar ölü Şengül Abla diri. Ama bedenin yaşıyor olması bazen hiçbir şey ifade etmez. Birkaç gün sonra Şengül Abla’yı kızlarının yanına gömdüler.
Sonra Eren, abimin küçük oğlu. Arabalar onu çok heyecanlandırıyordu. Bir gün bir tanesine sarılmak istedi. Öyle akıllı bir çocuktu ki üç buçuk yaşında ölmeyi öğrendi.
Yürüdüm biraz. Bi ağaç altına oturup sigara içtim. Hepsinin ruhuna bir şarkı gönderip amin dedim. Biraz bekledim, kendimi hazırladım. İşte sonra gittim her zamanki yerime uzandım. Oradan göğe baktım. Babama son zamanlarda olan bitenleri anlattım. Komik komik anlattım çünkü babalarımızı güldürmemiz gerekir.
Meşeler diyorum, palamut veriyorlar. Meşe palamutları beni hep neşelendirir.
Bayramınız bıldırcın olsun.
.
23 Nisan 2013 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
6 yorum:
Ağırlık yapıyorsun, dünya yana kayıyor.
Hakikaten baya ağır olmus.
Benim abimin oğlunun adı da Eren, daha on aylık. Yazıyı okurken içimin burulması biraz da bu yüzden.
Acın mı daha fazla yoksa yazarlık kabiliyetin mi, bilmiyorum.
Yine de mutlu yazılarını da okumak istiyorum.
O zaman tez gelsin. Bu da benim duam olsun.
ulan tam bunalımdan çıkmış diyorum yeni yeni dertlere yelken açıyosun ne zaman duracak bu hayasızca akın be arkadaş
ulaşayım diyorum bu kıza bir şekil de yapıcak bi şey gelmiyo aklıma. gelse ulaşmıştım yani. öyle. kusura bakma :)
yazarlığının önünde eğilip acılar azalsa keşke diyorum.
yine deldin böğrümüzü be entel, öküz oturttun böğrümüze. eyvallah.
Yorum Gönder