11 Eylül 2010 Cumartesi

Tımarhane Notları #13

.
Dr. Umuz Bey, köşkün asma balkonundan yaptığı rutin konuşmasına, her şeyin ölçülü olması gerektiğini söyleyerek başladı. Gerisini dinlemedim. Kimseye belli etmeden, ardında deniz olduğundan kuşku duymadığım duvarın önüne geçtim ve ölçüp biçtim.

O adamı tam tamına 3 kilo sevmiştim. Benim için iyi bir rakam sayılır bu. Sonra işler sarpa sardı. Bu deyimi ilk olarak hangi durum için söylediler bilemiyorum ama gönül işleri için ziyadesiyle kullanışlı. Çünkü işin içine gönül girince işler hep sarpa sarar. Bundan sonra birini sevmek için böbreğimi kullanacağım.

Sevmek derken ölüp bitmekten söz etmiyorum. 3 kilonun içine pek fazla şey sığmıyor. Ama yine de mesela komaya filan girse ben ona bakardım. Komaya giren birine bakmak gerekir çünkü. Umarım hiçbir zaman komaya girmez zira etrafımız komaya giren adamlara bakmak istemeyen kadınlarla dolu.

Camilla’yı anlatmıştı bana. Camilla’yı biliyor musunuz? Keşke bilseniz. Keşke Fante’nin değil onun anlattığı gibi bilseniz. Acaba Camilla’yı anlatırken mi sevdim onu yoksa Muhteşem Kraliçe’yi izlerken mi? Kronolojik bir tespit yapabileceğimi sanmıyorum. Zaten hafızam pek iyi değildir. Ancak bir şey, başka bir şeyle mutlaka bağlantılı. Hepimiz zincirleme hayatlar yaşıyoruz. “Kederli günlerde bağlanmaya daha açık oluyor insan” diyor ya bir yazar, belki de sırf bundan.

O beni sevmedi, biliyorum. Belki başka birini sevdiği için belki bende sevecek bir şey bulamadığı için belki de her neyse işte. Olan bitenlere sebep aramayı çoktan bıraktım. Ama bu benim ilk sevilmeme tecrübem. Dolayısıyla ne yapacağımı bilemedim. Daha evvel geçmediğiniz bir yoldan geçiyorsanız hata yapma ihtimaliniz yüksektir. Trafik böyle diyor. Mutlaka hata yapmışımdır.

Gitmeye karar verdiğini telefonda söyledi, bu kısmının şık olmadığını kendisi de kabul ediyor. Dünya başıma yıkılmadı. Benim için kayda değer bir felaket haberi sayılmaz. Ama sinirlendim, o haldeyken ölçemedim tabi ama sanıyorum 5 okka kadar. Sinirlenecek bir durum olduğundan değil, yapabildiğim en iyi şey bu olduğundan. Her neyse, gecenin bir vaktiydi ve sokaktaydım. Gecenin bir vakti sokakta gördükleri kadınları bir takım evlere ya da otellere sokmak isteyen herifler var. Ancak üstümde bir ev olmaması, içimde 3 kiloluk bir boşluk ve 5 okkalık bir sinir olmadığı anlamına gelmez. Beni bir eve ya da otele davet eden o herif, sanıyorum artık hiçbir kadını bir eve ya da otele davet etmeyecektir.

Yol boyu şarkı söyledim. Şarkı söyleyerek yürümek yolun kısalmasına neden olur. Aslında yolun kısalmasını istediğim filan yoktu. Sadece aklıma daha iyi bir fikir gelmediği için. Sonra eve geldim. İlk işim banyoya gidip benimkinin yanında duran diş fırçasını çöpe atmak oldu. Benimkilerin yanında durmayan dişler için bir fırça bulundurmam gerekmez. Bunu size diş fırçasına bir anlam yüklediğim için değil dönmeyeceğinden ne kadar emin olduğumu belirtmek için anlatıyorum, yaklaşık 7 litreye denk düşüyor bu. Sonra salona geçip 9 metre düşündüm. Aklıma babaannemin ineklerinden başka bir şey gelmedi.

Sonra günler geçti. Günler siz geçmesini isteseniz de istemeseniz de geçer. Akan zaman boşluklara doğru dolar bir biçimde. Doktor Umuz hesapladı, bu sabah itibariyle ondan geriye 750 gram’lık bir boşluk kalmış. Bazen üzülüyorum elbette. Ama harici hayatımda yaşadıklarımdan dolayı tam olarak neye üzüldüğümü hiçbir zaman bilemediğim için pek üstünde durmuyorum. Yine işe gidiyorum. Yine eve dönüyorum. Yine arkadaşlarımla buluşup saçma sapan şeylere gülüyorum. Hala çok kötü fotoğraflar çekiyor, hala çok kötü yazılar yazıyorum.

Dediğim gibi, günler geçiyor işte.
.

12 yorum:

du, levande dedi ki...

ahaa eski yazıları okurkene negzel sürpriz oldu yeni yazı. sürpriz oldu da iyi bi bok mu oldu. nayn. hüzünlendim sabahınan durduk yere. ama o zaman dolaşma buralarda kardeşim sen de. allahtan ramazan şeysi bitti de yaktık bi sigara. niye? çünkü her sigara bir kelimedir. sigara içenlere ateş etmeyiniz he mi yavrucuğum?

ellerinize sağlık entel-dantel hanım.

Aylin Balboa dedi ki...

Hüzünlenmeyiniz efenim, biz hüzünlenip de mi yazıyoruz allasen. Öyle anlatıyoruz işte.

Kaldı ki biz burada sigara içenleri severiz. Ayıptır söylemesi hava sahamız pek dumanlıdır yani.

Arturo dedi ki...

camilla lopez in arturo bandiniye olan tutkusu gibi yaşamak lazım hayatı.
hayat kısa kuşlar uçuyor.

fevkalade olağan dedi ki...

kırk katır yükü kadar beğendim bilom.. ölçülü böyle..

Godsyndrome dedi ki...

Eğer kimseyle evlenemezsem godsyle evlenirim düşüncesi seni çok korkutuyor bence erkek sinek görsen aşık oluyosun aq :)

Aylin Balboa dedi ki...

Arturo; yalnız sevgili Camilla'mız Bandini'ye değil diğer orospu evladına yakmıştı abayı. Kadın milleti böyle işte azizim, kadir kıymet bilmezler işte. Bir de benim beğendiğim beni beğenmez beni beğeneni ben beğenmem gibi bir şey işte :/

Bilom; sen beğendiysen kırk satır daha yazarım ben ::

Godsy; aklın fikrin evlenmekte yea. Çok hayret bir insansın yani :/

egelimm dedi ki...

ya ibnelik bende kanımca aq mal gibi bakıyom bloga sona diyom yorumlar nerde ikide birde kafanı skyom kusura bakma entel abla buldum sonunda ben yanlış yerden tıklıyomuşum meğer ama öğrenicez sayenizde doğru yerlerden tıklamayı.

İnci Vardar dedi ki...

yazılarınıza çok kötü demeyiniz entel hanım, ayıptır. sağ cenahtaki 482 izleyici çarpar mazallah.

Aylin Balboa dedi ki...

İnci; sözüm izleyicilerimden dışarı. Kendime doğru böyle. Karışık bu iş biraz. Öberim.

Jane Jones dedi ki...

yazının güzelliğinden ağzım beş karış kadar açık kaldı.

Aylin Balboa dedi ki...

Hep işte böyle ağzın beş karış açık gezmenden geliyor bunlar başına :/

Jane Jones dedi ki...

düşündüm de, valla öyle. tek bir fotoğrafımda bile ağzım kapalı değil ve dişimdeki kırıklar-dudağımdaki patlaklar hep ağzım beş karış açık gezerken oldu. ağzıma sıçayım.