21 Ocak 2011 Cuma

Tımarhane Notları #SON

.
Bu sabah Şengül Abi beni sarsarak uyandırdı. “Kalk kalk! Umuz Bey seni çağırıyor, önemli bir şey diyecekmiş.”

Sinirlendim. Uykumdan sarsılarak uyandırılmak beni sinirlendirir. Mesela 17 Ağustos gecesi beni sarsarak uyandıran depreme de çok sinirlenmiştim. Öyle ki enkaz altından 2 gün sonra çıkarılan kuzenlerimin cenazesinde bile sinirim hala geçmemişti.

Sarsılmayı bir kenara bırakırsak esasen sabahları uyanmayı hiç sevmem. Geceleri uyumayı sevmediğim kadar. Doktor Umuz Bey bir keresinde dünyayı böyle ters yüz yaşamaktaki ısrarımın nedenini sorduğunda “Hiçbir güne başlamak istemiyorum. Mecburen başladığım günleri de bitirmeye kıyamıyorum.” demiştim. Gülmüştü. Sanki çok komik.

Şengül Abi’nin topalak suratı sayesinde sinirim birkaç dakika içinde geçti. Giyinmeye başladım. Hazır giyiniyorken size biraz Şengül Abi’den bahsedeyim. Şengül Abi’nin esas ismi elbette Şengül Abi değil. Ancak şişmanlığı yüzünden gerilen derisi sebebiyle kızgınken bile yüzünde güller açıyor gibi görünen bu adama bu ismi vermemek bence ailesinin ayıbı. Gerçi bebekken bu kadar şişman mıydı bilmiyorum. Hiçbir bebeğin bu kadar şişman olacağını sanmıyorum. Bazen Şengül Abi’nin yüzünü, üstündeki deri yokmuş gibi hayal etmeye çalışıyorum. Çirkin oluyor. Şengül Abi kendisine Şengül Abi dememe kızıyor. Şengül Abi şişman biri. Şengül Abi ile ilgili söyleyeceklerim bu kadar. Zaten giyindim.

Doktor Umuz oldukça kibar bir biçimde karşısındaki koltuğa oturmamı söyledi. Oturdum. Rahat bir koltuk. Ama konumuz bu değil. Konumuz ne diye sordum. Doktor, Kafa ile ilgili yazdığım yazıdan sonra beni taburcu etmeye karar verdiğini söyledi ve teşekkür bekleyen gözlerle güldü. Sanki çok komik.

Eşyalarımı hazırlamak üzere odama dönerken koridorda protokolü temsilen Kral Lear, Lady Diana ve Yüzüklerin Efendisi beni karşıladı. Törenlerle kutlandım. Sokrates beni öptü. Bayram değil seyran değil Sokrates beni niye öptü? Diye düşünmeye fırsat bulamadan Aysel Gürel koluma girip bağıra çağıra şarkı söylemeye başladı. Çaresiz gözlerim Tanpınar’ı aradı. Gözlerim Tanpınar’ı buldu. Saatimi ayarladım. Valizimi hazırladım. Diğer arkadaşlarla vedalaşmaya fırsat bulamadım.

Buradaki herkes beni iyileştirmek için ellerinden geleni yaptı. Doğrusunu isterseniz hepsinin Allah belasını versin. Yanlış anlaşılmasın, iyi niyete her zaman saygı duymuşumdur. Ancak bu, teşekkür edeceğim anlamına gelmiyor çünkü işe yaramadı. “Yine de” teşekkür eden insanlardan değilim. Bir teşekkürün başında “yine de” sözü geçiyorsa boşluklar çeşitli şekillerde doldurulabilir. Bir bok beceremediniz ama yine de teşekkür ederim. Bunları yaptığınıza göre mal olmalısınız ama yine de teşekkür ederim. Sizin yapacağınız işi sikiyim ama yine de teşekkür ederim. Her neyse, dediğim gibi, beni iyileştirmek istediler ama ben tedaviye cevap vermedim. Bilmediğim şeylere cevap vermem. Aklım halen tekerlekli sandalyeye mahkum. Ama bacaklarım yürüyebiliyor. Bunu yapamayanlar da var.

Yanıma neler aldım, bilmiyorum. Çıkmadan önce son bir kez arkama dönüp bakmadım çünkü son bakışları da sevmem. Sevmediğim çok şey var. Yürüdüm. Birkaç metre sonra, bahçenin iki kanatlı ağır demir kapısı yavaş yavaş açılırken, yolun karşısında bir tren, bir gökdelenin tepesine çıkıp kendini boşluğa bıraktı.

Atkımı boynuma sardım. Kalabalığa karıştım.
.

9 yorum:

du, levande dedi ki...

söylemiştim aylin abla. yakında taburcu olacağını söylemiştim. kalbim temiz olduğu içün. giderayak tımarhaneyi kapaman da gayet isabetli olmuş. neticede sana faydası olmayan tımarhanenin şengül abisini... neyse. hayırlısı olsun. amin.

Jane Jones dedi ki...

"hastasınız... diye kesip attı. psikanaliz çıktığından beri hemen herkes az çok hastadır." halt etmiş.

S.O dedi ki...

yorum; burada gizli -> http://www.youtube.com/watch?v=OsyGMuX9fGc

sibly wane dedi ki...

lülü, alıştıra alıştıra bitirseydin çok insani olurdu dey mi?

mgntwmn dedi ki...

nihayet doğru yola geldin. bak çoluk çombağa kötü örnek oluyordu bu yazı dizisi. gençlik için bir ohhh çekiyorum.

Gülşah dedi ki...

Bitti mi. Ben çok seviyordum. Bazen gülümsüyordum. Sanki çok komik.

POSTACI dedi ki...

"nee? aylin'i atlar mı kaçırdı?"

şu soru cümlesi geçenlerde yöneltildi bana. bahsedilen şey o kadar başkaydı ama benim kafalarım o kadar daha bambaşkaydı ki, seni arayabilsem iki buçuk saat o cümle hakkında konuşurdum. bunu bi ara anlatayım sana.

not: aylin, bir dizi karakteridir. muhtemelen dizinin hem senaristi, hem de yönetmenidir. öykü de ona aittir. bir de osman var! ahauahajksjdjdf

Marko Paşa dedi ki...

Ablacım sanadamaı ben gibi borderline tanısı koydular

madamkiaylak dedi ki...

"uzmanlar beni ele aldığında on altı yaşındaydım. testlerden geçirdiler, incelediler, çözümlediler, tedavi ettiler ama bir türlü tedavüle sokamadılar. umutsuz vakaydım. sanık ayağa kalktı, hakim kalemini kırdı: paranoid şizofreni. üzerime yapıştırılar yaftayı sevdim, çünkü insan türü sahip olduğu her şeyi sever."

Aslı Erdoğan'ın Bir Delinin Güncesi öyküsünden.
şimdi bunu okuyunca bende çağrışım şeysi yaptı, öyle.